A n a s a y f a
1-Ziyaretçi Sayfası
2-Logo
3-Yürütme Kurulu
4-Çalışma Programı
5-Duyurular
6-Yazılar-Şiirler
7-HareketliFoto-1
8-HareketliFoto-2
9-Foto 1-2
10-Foto 3-4
11-Foto 5-6
12-Foto 7-8
12-Foto 9-10

6-Yazılar-Şiirler


Y A Z I L A R I N I Z

Bu sütuna Hıdrellez Tepe Parkı’yla ilgili önerilerinizi, düşüncelerinizi, eleştirilerinizi yazabilirsiniz.
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

15. Yazı – Ali Aydoğan – Ankara – 01 Aralık 2018
KIRINTI KÖYÜ VE HIDRELLEZ TEPE PARKI İÇİN
“YÖNETİM EKİBİ”

Köye ilk kez gelip Hıdrellez Tepe Parkı’na çıkan köyün yabancısı bir kadın, tuvalete gideceği zaman paralı olup olmadığını sormuştu. Kadın, bu parkı bir kent parkı düzeyinde görmüştü. Öyle gibi de gerçekten. Üstelik gittikçe gelişiyor, büyüyor, görünen o ki daha da gelişecek.
Bugünlerde değilse bile gelecek yakın yıllarda sorunlar uç vermeye başlayacak, sonra çığ gibi büyüyecek. Örnek verelim. Sıvalar dökülecek. Çadır fermuarları bozulacak. Tuvaletler pislenecek. Su boruları tıkanacak. Çocuk parkı onarımlar isteyecek. Yol sorunları çıkacak.
Bitmedi. Daha başka sorunlar boy verecek. Şöyle ki: Hıdrellez Tepe Parkı, sadece Kırıntı ve Yeniköy halkı için değil, çevre köylüler ve hatta Şiran halkı için de şimdiden ilgi kaynağı olmuştur. Nasıl ki bizler, Şiran tepesindeki parka gidiyorsak, bizim tepemizdeki parkta da daha şimdiden meraklılar boy göstermeye başladı bile. Bunun sonucunda sorunlar daha da artacak.
Beş kişilik düzenleme ekibiyle birkaç gönüllü, özverili çalışmalarını ne zamana kadar sürdürecekler? Bir süre sonra sadece fiziksel değil, duygusal olarak da yorulacaklar, yıpranacaklar ve usanacaklar.
Düzenleme grubunu genişletmek ve dernekler üstü güçlü bir Yönetim Ekibi oluşturmak akla ilk gelen çözümlerden. Yönetim Ekibi için bir çalışma planı çıkarmak ve uygulamaya koymak gerek.
Muhtarın, dernek başkanlarının ve beceri sahibi gönüllülerin de içinde bulunacağı Yönetim Ekibi, öncelikle bir “Görevli” belirlemelidir. Görevli’nin görevleri, sadece Hıdrellez Tepe Parkı’nı değil, genel olarak köyü de kapsamalıdır.
Görevli’nin başlıca görevleri şöyle sıralanabilir:
• Ağaçları sulamak.
• Kapalı alanların, çocuk parkının, tuvaletlerin ve ardıcın korunmasını ve bakımını sağlamak.
• Parkın ve köyün su arızalarını onarmak. (Bu görev yerine getirilebilirse, arızaları onarma işi sadece birkaç özverili kişinin omuzlarına yüklenmemiş olur.)
• Köyün, parkın ve arazinin güvenliğini sağlamak.
• Mahallelerin su, çöp veya başka sorunlarını izlemek.
• Yayla ile ilgili belirlenecek olan görev ve sorumlulukları yerine getirmek.

Bu ve benzeri görevler genişletilebilir. Ancak, Görevli’nin görevlerini isteyerek, coşkuyla ve aksatmadan yapabilmesi için doyurucu bir maaşa bağlanması gerekir. Maaş içinse yurt içindeki, yurt dışındaki tüm Kırıntılıların katkılarıyla bir bütçe oluşturmalı. Bunun sağlanabilmesi için Yönetim Ekibi’nin derneklerimizin halkı aydınlatması, ikna etmesi gerekmektedir.
Kırıntı Köyü, tarım köylülüğünden sıyrılmış ve kışın boşalan, yazın dolup taşan turistik bir beldeye dönüşmüştür. Bu nedenle amatörce değil profesyonel olarak yönetilmek zorundadır.

Ali Aydoğan - Ankara - 01 Aralık 2018


---------------------------------------------

14. Yazı – Kemal Gündoğan - Almanya – 27 Eylül 2018
HIDRELLEZ TEPE PARKI'NIN DEĞERLENDİRMESİ

Ali Aydoğan’ın 26 Ağustos 2018 tarihli “Ne Olur Bana Dokunmayın” yazısını “Hıdrellez Park Sitesi +Yazılar/Şiirler” sayfasında okudum. Ben bazı arkadaşlar gibi Hıdrellez Tepenin park yapılmasına olumlu bakmayanlardan biriyim. Bunu önceki yazılarımla belirtmiştim. Ali Bey’in yayınladığı hareketli fotoğraflarda ardıç ağacının daha da boğulduğunu gördüm. Özellikle o nazar boncuklarını görünce içim sızladı. Nazar boncuklarını oraya vidalayanların şunu bilmeleri gerekmez miydi? Başkaları da onları örnek alır da ağaca bir şeyler çakarsa ne olur? Ağaç delik deşik olur. Yüzlerce yıl dimdik duran ağaç belki onlarca yıla kalmadan çürüyüp gider. Bir kuru ağacın ne önemi var ki diye düşünenler olabilir belki. Onlar bilmeli ki o kuru ağaç, tıpkı yaş ve canlı bir ağacın önemine sahip. Çünkü o tepeyi temsil ediyor. Herkesin ardıçla ilgili kim bilir ne çok anıları var. Anıları yaşatmak için ağacı da yaşatmak gerekmez mi?

Kırıntı kültürümüzde eskiden benzer ağaçlar kutsal sayılır, dallarına bez parçaları asarak bir yerlerden medet umulurdu. Bence o zamanlardaki insanları anlamak mümkün. Ama simdi boğulan ve can çekişen ardıca böyle şeylerin asılması içinde bulunduğumuz bilim çağında çok düşündürücü.

h_drellezpark-yazarlaririmiz-gusu-foto_copy.jpg

Bu sene Hidrellez Tepe’ye Konaklı Köyü’ne bakan taraftan çıktım. Doğa kendi kendini o kadar güzel yenilemiş ki hayretler içinde kaldım. Her tarafta fidanlar boy gösteriyor. O güzel doğa yenilenmesi bir insan eli değmeden olmuş. İnanın o kadar çeşitli ağaçlar bitkiler, çiçekler türemiş ki tepeyle yarışıyorlar. Bana dedikleri su oldu.

“Senin Kırıntı Köylülerin tepeyi allak bullak etiller, gelsin bir de bizi görsünler, biz doğayız ve kimseye ihtiyacımız olmadan bu güzelliğe kavuştuk. Bizim ne taşıma suya ihtiyacımız var ne birilerinin bağrımıza hançer vurmasına. Biz kendi düzenimizi kuruyor ve bu düzende güzelleşiyoruz. Tabiata hançer vurulursa tabiat bir gün hançeri geri vurur.”

Evet, fidanlar, çiçekler böyle dedi, ama parkı yapanların haklarını da yemeyelim. Yüzlerce fidan dikmişler. Tepe kısa zamanda pek çok fidana kavuştu. Bu fidanlar iyi sulanır da bakımları yapılırsa yarınlarda koca koca ağaçlara dönüşürler. Bu güzel bir şey. Emeği geçenlere teşekkür ederim tabii ki. Ama bu güzellikler, çirkinlikleri kapatamaz.

Örneğin çeşmeye bakalım. Bir kent parkının çeşmesi gibi süslü püslü. Hâlbuki sular oyma taşlardan veya ağaç kütüklerinden akıtılabilirdi. Duyduğuma göre İbrahim Aydın, aslında çeşmeyi delikli değirmen taşlarıyla doğal yapma amacındaymış. Ne var ki istemeden, kendisini de aşan nedenlerle ortaya süslü bir çeşme çıkmış. Keşke İbrahim’in hayal ettiği sade bir çeşme olsaydı.

Ardıcın dibindeki beton da fazla harcı laf olsun diye kullandıkları için ortaya çıkmış. Madem istemeden böyle çirkin bir beton yığını çıktı ortaya, az önce de dediğim gibi beton tamamen kaldırılsın. Bu sayfada altlardaki fotoğraflarımdan biri ardıcın eski hâlini gösteriyor. O fotoğrafa uygun olarak düzenlenirse herkesin memnun olacağına eminim.

Bir de şöyle bir çirkinlik var: Aydınlanmayı sağlayan güneş enerjisinin dağıtımı havadan giden kablolarla yapılmış. Ama yakın zamanda kablolar yer altına indirilecekmiş. Buna çok sevindim.

Yazacak çok şey var daha, ama uzun yazıların pek sevilmediğini biliyorum. Bu yazı da uzun oldu aslında. Neyse burada keseyim. Şimdi diyenler olabilir ki, birilerine iş beğendirmek zor. Durmadan eleştiriyorlar. Bu düşünceyi normal bulmuyorum. Çünkü ben veya benim gibi eleştirenler, köyü ve doğamızı herkes kadar veya belki daha da fazla sevmekteyiz. Eleştirilerimiz şahsi çıkarlarımız için değil, köyün çıkarları içindir. Bundan sonra doğaya müdahale anlamına gelen her tür çalışmayı, projeyi ayrıntılı olarak incelemeli, önce doğayı düşünmeliyiz. Beton denen illeti doğadan ne kadar uzak tutarsak köyü o denli sevmiş oluruz.

Site dostlarına ve herkese selamlar

Kemal Gündoğan - Aachen Almanya




--------------------------------------------------------------------------------------------

13. Yazı - ALİ AYDOĞAN – Ankara – 26 Ağustos 2018
NE OLUR BANA DOKUNMAYIN!

Ben Ardıç Dede. Yaşımı tam bilemiyorum; belki beş yüz, belki sekiz yüz yaşındayım. Gövdem kuru. Minicik bir yeşilim olmasa da duyarlı insanlar sayesinde ayaktayım; hem de gençlere taş çıkartırcasına. Önceleri tepede canım sıkılıyordu. Ziyaretime fazla insan gelmiyordu. Şimdiyse yapılan parka akın akın gelen insanlar sayesinde gönlüm şenlendi. Parkın yapımında emeği geçen herkese içtenlikle teşekkür ediyorum. Sağ olsunlar, var olsunlar.

Ancaaak...
Sevgili dostlar, bazı rahatsızlıklarımın olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim. Önceden ayağım toprağa değdiği için doğayla iletişim hâlindeydim. Hemen yanı başımdaki taşlarla, kayalarla, kendiliğinden yetişen ahlâtlarla doğal ortamımda çok mutluydum. Şimdiyse beton yığını içine hapsoldum. Çok huzursuzum. İsteğimi anladınız değil mi dostlar? Hiç olmazsa dikildiğim birkaç metre karelik alanı eski doğal görünüme kavuşturun, ne olur? İnanın, ancak o zaman huzura kavuşabilirim.

Bir de şikâyetim var. Birileri gövdeme mavi süslü taşlar vidaladılar. Ah! Aaah! Canım nasıl da yanıyor. Hem de çok korkuyorum. Süslü taşları çakanlar şunu nasıl düşünemezler anlayamıyorum: Ya başkaları da o kişiyi örnek alır da gövdeme bir şeyler çakmaya kalkışırlarsa. Her tarafımın delik deşik olmasından çok korkuyorum. Yüzlerce yıldır ayakta kalmayı başaran ben, gövdemdeki delikler yüzünden birkaç yıl içinde çürür giderim. Ne olur bana dokunmayın! Ne olur gövdemdeki o mavi süslü taşları çıkarın.

Başka birilerinin yine düşüncesizlik etmemeleri için yanı başıma şöyle bir uyarı yazısı yazarsanız sevinirim.
“ARDICIN GÖVDESİNE HİÇBİR EKLENTİ YAPILAMAZ!”
Ne olur!
Lütfen!

Şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Ben sıradan kuru bir ağacım. Gövdeme çaput bağlamalarına, ziyaret etmelerine ve beni kutsal hâle getirmelerine izin vermeyin lütfen. Yüzlerce yıllık yaşamımda, ağaçtan, çaputtan medet uman cahil insanları çok gördüm. Ne yazık ki bu çağda bile hâlâ böyle cahilce yaklaşımlar olduğunu sezebiliyorum. Dallarıma çaput bağlanmasını da yasaklayın lütfen. Sizin gibi çağdaş insanlara da bu yakışır zaten.

Hepinizi seviyorum. Siz de beni sevin ve koruyun lütfen!


(Not: Ardıç Dede’nin dedeliği yaşından kaynaklanmaktadır.”

Ali Aydoğan - Ankara


---------------------------------------------



12. Yazı - HÜSEYİN AYDOĞAN – babukohuseyin@hotmail.com - Kırıntı Köyü – 15 Temmuz 2018
BETONLAŞMA. KİRLİLİK ve ASFALT

Dünyamız şu anda betonlaşma, kirlilik ve asfaltla boğuşmaktadır. Hastalıkların yüzde altmışı (tahmini) bu illetlerden kaynaklanmaktadır. İnsanlığa düşen bu illetlerden mümkün olduğu kadar uzak durmaktır. Bu illetlerden uzak durmamız gerekirken, bu illetler ile iç içe yaşamaktayız. Bazan bu beton veya asfaltı kabullenmek zorundayız.

Şimdi Konaklı köyünden yaylamıza kadar veya Karaburgaya kadar asfalt olması için dua etmekteyiz. Oysaki asfalt betondan kat be kat daha zararlı. Bizlere düşen bu beton ve asfaltın zarar ve görüntüsünü mümkün olduğu kadar izole etmektir.

Temmuz ayının onuncu günü iki bin onsekizde (10-07-2018) Kırıntı Köyü Hıdırillez tepeye gittiğimde, oraya kendini gönüllü olarak vakfetmiş arkadaşlarla karşılaştım. Birazda içimde o arkadaşlara karşı eziklik hissettim. Çünkü ben o arkadaşlara yardımcı olamıyorum, ezikliğim bundan. Her daim o arkadaşlar gece gündüz kendilerini oraya adamışlar.

Oraya yani Hıdırillez tepeye ilk vardığınızda, gözünüze ilişen, ağaçlandırılmış bir alan ve o alanda oturup dinleneceğiniz bir mekan sağlanmış. Hele tam tepe noktasının orta yeri kilit taşlarla bir oyun ve folklor alanına dönüştürülmüş. Zaman içerisinde o ağaçlar gelişip büyürse tepe noktası çok uzaklardan da parmakla gösterilecek ve Kırıntı Köyünün hanesine methiyeler dizilecektir. Bunca dikilen ağaçlar, onlarla, yüzlerle kalmayacak sanıyorum binleri geçecektir. Bizlere düşen görev, oraya gittiğimizde o ağaçları sulamak ve çevreyi temiz tutmak olmalıdır.

Emeği geçen tüm arkadaşlara sonsuz teşekkürler ediyorum. Sağ olun, var olun arkadaşlar. KIRINTI KÖYÜ BABUKO HÜSEYİN

----------------------------------------------------------------------------------------------




11. Yazı ve Foto - Kemal Gündoğan - Almanya - Haziran2018

h_drelleztepe-kemalgundogan-3_ardic.jpg




--------------------------------------------------------------------------------------------
10.Yazı – Muzaffer Bal – Altınoluk – 02 Nisan 2018
CEHALETLE BAŞA ÇIKMAK ÇOK ZOR

Bazen insan düşünüyor, cevap versem mi vermesem mi diye. İşte bu noktada gönül ferman dinlemiyor. Önce günlerce sabır ediyorsun. Sonra olmuyor, karışıyorsun. Çünkü o kadar yanlışlar bariz ki dayanamıyorsun. Bazen de bana ne diyorsun, o da olmuyor. Çünkü o köyde yaşamısın. İyi kötü köyü tanıyorsun. Mesela Hıdırellez’in Tepesi. Bu ismi nereden aldığını kesin olarak bilemiyoruz, en azından ben bilmiyorum. Çünkü Hıdırellez’in tepesinde sadece yılbaşlarında (kocakarı yılbaşlarında) ateş yakılırdı. Neden Hıdırellez’in Tepesi dendiğini bulamadım bu benim cahilliğim.

Bütün buna rağmen, böyle bir tepe var. Bu tepede birde kuru ardıç var. Bu Ardıç ağacı: Kızılbaşlarda kutsaldır. Onunun için çok önemlidir, Tüm Ardıç ağaçları köyümüzde kutsaldır.

Şimdi gelelim, Hıdırellez’in Tepesine önce yol vuruldu, kerhen kabul ettik. Su geldi onu da kabul ettik. Sonra tepe düzlendi işte biz buna karşı çıkıyoruz. Sonra oraya bir kulübe yapıldı, neden sorusunun cevabı yok. Sonra 700 metre kare düz bir alan yaratıldı, bunun nedeni de yok. O düz alan beton veya taşla kaplanacak ne adına? Piknik adına.

Ben soruyorum Kırıntı Köyünün her tarafı piknik alanı, her çeşme başında onlarca poşet çöp var daha ne istiyorsunuz.

Ne parkı soruyorum. Kırıntını da her yer park. Siz tabiatı yok etmek için park bahanesi yapıyorsunuz.

Oradaki tüm canlıları yok ediyorsunuz. Canlı demek, toprak altında yaşayan tüm canlı varlıklardır. Açık söylemek gerekirse rakı içmek için tabiata beton dökmek değildir.

Şunu açık tartışmak gerek: ağaç dikmek, betonlaşmanın karşıtı değildir. Evet, ağaç diken her bireyi saygı ile selamlıyorum, ama devlet gibi ben tabiatı yok ederim, bak ağaçta dikerim değildir.

Hıdırellez’in Tepesine her türlü ağacı dikmiştesinizdir. Fakat o tepenin doğalığını yok ettiniz. Benim karşı çıkışım bu.

Şimdi soruyorum? Park nedir?
Cevabı ben veriyim: park betonlaşan dünyada yeşile alanı açmaktır.
Çocukların yeşille buluşma alanıdır.
Kırıntıda buna ihtiyaç var mı? Tek cevap yok.
Neye ihtiyaç var: rakı içip etrafı kirletmeye.

Bütün bunları bu kadar açık yazmak istemezdim. Ama savunulara baktığımda mecbur kaldım. Kimseyi kırmak veya eleştirmek niyetimde değilim. Ama Hisar Üstü Muhtarının yazısını görünce mecbur kaldım. O nereden biliyor Kırıntı Köyünün ’ün Hıdırellez’inin Tepesini.
Önce muhtar efendi şöyle bir düşünmeli ben neyi savunuyorum, sen hiçbir şey bilmeden ukalalık ve yağcılık yapıyorsun ey Karayılan.
Sonuç olarak söylersem ben o yedi yüz metrekarelik betona karşıyım. O beton altında kalan tüm canlılar adına. Siz yapanlara da tek başıma kaşıyım. Evet, ben sizin gibi çok modern değilim. Ben tüm börtü böceği savunuyorum. Her zaman savunduğum gibi tabiat tanrı insanı da yaratmıştır. Eğer insan bu yasalara uymasa yok olmaya mahkûmdur.

Muzaffer Bal – Altınoluk


- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -


9. Yazı – İbrahim Aydın - İstanbul – 15 Mart 2018
HIDRELLEZ TEPE PARKI'NIN YAPILIŞI

Hıdrellez sözcüğünü araştırdığımızda karşımıza çeşitli söylenceler çıkar. Yalın hâliyle bahar bayramı demektir. Hıdrellez Tepemiz kendi hâline bırakılmıştır. Doğal olarak ürettiği bitkileri de bizler yok etmişiz. Duyarlı büyüğümüz İbrahim Bal tepeye canlılık getirmeye çalışmış. onun da ömrü yetmemiştir.

Yaklaşık yirmi yıl önce duyarlı bazı arkadaşlarla tepeyi nasıl kurtarırız diye hayal kurmaya başladık. Harekete geçmek 2016 yılına nasip oldu. Çevreci ve gönüllü arkadaşlarla muhtarımızı da yanımıza alarak 2016’nın sonbaharında ilk kazmayı vurduk. Zaman ilerledikçe destek verenler arttı.

Özetlersek başta muhtarımız, gönüllü arkadaşlar, yurtdışındaki ve kentlerdeki sivil toplum örgütlerimizin ve halkımızın desteğiyle yaptık. Parkımıza birkaç kilometreden su getirdik. Yolunu yaptık. Yaklaşık 25 metre kare olan kapalı bir mekan, iki adet tuvalet, çeşme, yedi yüz metre kare eğlence alanı yaptık. İlk etapta değişik türlerden iki yüz çam, ardıç, ladin, akçaağaç, akasya, dut, erik, alyantus (osuruk ağacı) gibi fidanlar diktik.

Parkımızı daha güzele götürmek Ali Aydoğan arkadaşımıza rica ederek için bir site kurduk. Eleştirilerinizi, önerilerinizi ve desteğinizi bekliyoruz.

İbrahim Aydın – İstanbul – 15 Mart 2018


- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

8. Yazı – Hüseyin Aydoğan - Ankara - 27 Şubat 2018
SORUN OLMAYAN BİR DURUMU SORUN YAPMAK VEYA KÖYÜN SORUNLARI VE HIDRELLEZ TEPE

Yapılan her işte bir güzellik veya bir sorun yaratmakta üstümüze diyecek yoktur. Köyümüzde betonlaşma veya ıssız dağ başlarındaki gözelerimizde yıllarca kirlilik had safhaya ulaşmışken Hıdrellez tepede bir sorun varmış gibi davranıyoruz. Hıdrellez tepe de bana göre bir güzellik yaratılıyorken, bir sorunlar yumağı yaratılıyormuş gibime geliyor.

Şöyleki Hıdrellez tepe, yeri zaten dümdüz tepe idi. Orası on, onbeş santim olacak şekilde yüzeyi düzleştirilmiş. Büyükçe bir harman gibi yapılmış. Yanı başına su getirilmiş ve kurunu da betonla yapılmış. Yalnız ardıç dede kaidesi keşke biraz daha düşünülerek yapılsa imiş. Ayrıca tuğladan bir kamelya ve uygun yerlere iki tane de bay-bayan tuvaleti yapılmış. Şimdilik o harman gibi dediğim yerin çevresine çeşitli ağaçlar dikildi. Ağaç dikilirken o arada tesadüf ben de bulundum ve biraz da ağaç dikimine yardımcı olmuştum.

Ya insanlarımız oraya hiç gitmeyecek ya da oraya gidiliyorsa ister istemez bir şeylerin yapılması şart oluyor. Bizim gençlerin, yetişkinlerimizin veya parası olanların, deniz kıyılarına gitmeyip tatillerini köyümüzde geçirmeleri bana çok büyük bir haz veriyor. Çünkü köyümüze bir sahiplenme hevesi var. Ankara’da çevremizden öyle köyler duyuyoruz ki temelli terk edilmiş. Asla da gitmiyorlar ya da iki veya üç hane olarak şehre gidemeyen aileler kalmışlar.

Hıdrellez tepeyi bırakalım, yaylamız temelli betonlaştırılmış, yolları eski kağnı yolu gibi daracık bırakılmış. Arabalar zor geçiyor. Şehir görmüş insanlarız, yolları daha geniş bırakamaz mıydık? Niye bir kamyon girecek şekilde olmasın? Yayladan yürüme yoluyla Karadoruğa giderken, yolun alt tarafına o çamların diplerine bir bakın bakalım, pislikten oralar çöplüğe dönmüş. Gidelim dağ başlarındaki gözelere, gözelerin önlerine doğru bira şişeleri, pet şişeler, kola kutuları, kola şişeleri, her türlü içki şişeleri, naylon poşetler, tüfek fişeği boş kovanları ve kurusıkı tabanca kovanları oraları çöplüğe çevirmişler.

Köyümüzde meseleler konuşulacaksa top yekün konuşulmalıdır. Köyün içindeki dereler saydığım atıklarla dolmuş. Ayrıca çul çaput, yağ tenekeleri atılmış. Kuru dere gene öyle. Oraya bir futbol sahası yapılmış, çevresi hep bu saydığım atıklarla dolmuş. Gidelim Mahmutların üst tarafındaki çeşmeye. İyi güzel oturaklar yapılmış da o oturakların on metre doğusuna gittiğinizde bir çöplükle, daha doğrusu iğrençlikle karşılaşırsınız. Oradaki ağaçların ve kömelerin dibine aklınıza ne kadar kirli şey geliyorsa hepsi atılmış.

Ayrıca başka sorunlar konuşulacaksa veya yazılacaksa, köyümüzün en büyük iki sorunu vardır. Biri içme suyu sorunu. İkinci en büyük sorun, ormanlarımızda çıkabilecek yangın tehlikesi. Hele bu su sorunu bizi asla medeni insanlar düzeyine getirememiştir. Medeni olduğumuzu iddia ediyorsak önce bu içme suyu sorununu çözmekle işe başlamamız gerekiyor. Yangın konusu ise hem bizim köyü hem de bizleri ayrıca da devletimizi ilgilendiriyor.

Gene söylüyorum insanlarımızın tatillerini köyümüzde geçirmeleri bana büyük bir zevk veriyor. İşte yazları gelen bu insanlarımızı hele de gençlerimizi köy meydanında söyleşilere katılmaya davet etmemiz gerekiyor. Çünkü bu söyleşilerde tüm sorunlar konuşulup çözüme kavuşacağı gibi ayrıca gençlerin bir birleriyle tanışmaları ve kaynaşmaları da sağlanmış olur.

Ali Öğretmen yani Ali Hocamız yıllardır bu sorunların çözülmesi için Dünya Kırıntılılar Birliğinden (DKB) bahsedip duruyor. Kaç kişi bu öneriye sıcak bakmıştır. Meselelere çözüm için yaklaşmıyoruz. Cevizin kabuğunu doldurmayacak konularda ise birbirimizi eleştirip, ahkâm kesiyoruz.

Babuko Hüseyin - Ankara - 22 Şubat2018

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -


7. Yazı – Kemal Gündoğan - Almanya - 21 Şubat 2018
BETONA HAYIR, DOĞALA EVET!

Hıdrellez Parkı Sitesi’ni inceledim. İlgili yazıları okudum. Parkla ilgili düşüncelerimi “karadorukaa” sitesinde yazdığım için şimdi tekrarlamayacağım. Bu arada Muzaffer arkadaşın yazısını okudum ve ona kesinlikle katılıyorum. Bu yazıya ek olarak birkaç fotoğraf gönderiyorum. Bu fotoğraflardan çıkardığım anlam şu:

Birincisi; Tuztaşı’ndan çektiğim fotoğraftan Hıdrellez Tepe yamaçlarında açıkça görüldüğü gibi köyümüzde doğayı kendi hâline bırakırsan kendi kendini yeniliyor. Hâlbuki ülkemizin ve dünyanın başka yerlerinde bunun tersi oluyor; küresel ısınma nedeniyle doğa gittikçe kuruyor. Öyleyse köyümüz doğasının değerini bilelim. Doğanın bize ihtiyacı yok, ama bizim doğaya ihtiyacımız var. Hatalı yaklaşımlarımızla doğanın dengesini bozarsak, doğa öfkesini bizi çok sert bir şekilde gösterir, öcünü alır.

Hıdrellez Tepe’ye yapılan yapılar beni çok tedirgin ediyor. Yapılar, doğanın doğal görünümünü bozmayacak şekilde, daha uygun yapılabilirdi. Örneğin Doruktepe’deki ahşap yapı gibi olabilirdi. O tip yapılar, kolayca yenilenebilen ve doğada beton yığınının önüne geçebilecek güzel örnekler. Gönderdiğim fotoğraflardan biri, Doruktepe’deki çarpıcı ve kötü bir örneği gösteriyor. Demir bacaklar üstüne konulmuş güneşten korunma yeri. Görülüyor ki yakınındaki ahşap yapı ayakta. Doğa, kendisine zıt bu yapıyı çökerterek cezalandırmış.

Eğer Kırıntı’mızı seviyorsak, köyümüze bir şeyler katmak istiyorsak, doğamızın huzurunu bozmayalım. Doğanın kendini yenileme becerisini fark edelim ve hatta yardımcı olalım, koruyalım. Az önce vurguladığım gibi köyümüzde tepeler, dağlar, yeşeriyor, yeşilleniyor.

Hüseyin Aydoğan (Babuko) arkadaşın bu sitede bir yazısını okumuştum. Kırıntı’da eskisi gibi sellerin olmadığını yazmış, nedenini de doğanın ağaçlanması ve suyun bölünmesi olarak belirtmişti. Doğru.

Bu yazımda, kimseyi kırmak veya incitmek istemiyorum. Tek isteğim doğamızı bozmamak, kendi hâline bırakmak ve korumak olsun. Doğada atılan gereksiz her beton yığını doğaya hançerdir ve kalıcı zararlar verir.

Köyümü ve köylümü iyi tanıyorum. Halkımız yaptığı her işi, kendi çıkarı için değil, toplumun çıkarı için yapmaktadır; bu net bir gerçek. Parkın yapımında emeği geçenler, elbette köylümüze hizmet sunma amacındalar. Bunun aksi düşünülemez. İyi niyetli davranışları için onlara teşekkür ediyorum. Ama değinmeye çalıştığım gibi ölçü kaçınca dostça uyarmak da kaçınılmaz görevimizdir. Keşke Muzaffer arkadaşın yazısının ana temasındaki gibi, Hıdrellez Tepe sadece ağaçlandırılmakla yetinilseydi. Yıllar sonra orada doğal bir orman oluşsaydı. Bu ormanda hiçbir beton görmeden, doğanın kucağında huzurlu biçimde gezinebilseydik. Geç değil, bu doğrultuda adımlar atılabilir. Nasıl mı? Konuşunca, tartışınca her soruna çözüm bulunabilir.

Tüm site dostlarına selamlar, sevgiler.

Kemal Gündogan - Aachen - Almanya

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

5. ve 6. Yazılar – Muzaffer Bal/İstanbul - Ali Aydoğan /Ankara
---------------
5.Yazı - MUZAFFER BAL – İstanbul – 8 Şubat 2018
TABİATA DOKUNMA, TABİAT SENİN KEYFİN İÇİN YARATILMAMIŞ

Hıdırellez’in Tepesi katliamına yazı yazmak ve görüşümü yazmak istemiyordum. Çünkü, daha önce görüşlerimi karadorukaa’ da yazmıştım. Ne yazık ki, tabiat katliamı devam edince, bir tabiat savunucusu olarak, yani Kırıntılı olarak değil, çevre savunucusu olarak görüşümü belirtmek istedim. Kimsenin dikkate alacağına inanmadığım hâlde, sadece gelecekte bu tabiat katliamına kim ne demiş bilsin diye görüşümü belirtmek sorumluluğunu duydum.

Hıdırellez’in Tepe’sine ilk yol açıldığı zamanda, bu yola karşı çıkmıştım, tıpkı Karadeniz’deki yeşil yola karşı çıktığım gibi. İlk düşünüldüğü zaman, yola karşı çıkılır mı diye bir soru sorulabilinir. Evet, bazı yollara karşı çıkılır. Bazı yollar tabiatı yok etmek için yapılır. Öyle de oldu, yol yapıldı ve bu yolun sonu tepeye çıktı. Tepeden sonra gidecek yol bulamadığı için, tepeyi dümdüz yaptı. İşte tam burada, neden tepe dümdüz yapıldı sorusunu sormak gerekir. İşte bu soruya muhatap olanlar şunu söylüyor: “Biz burayı düzledik, buraya çam ağaçları ve başka tür ağaçlar ekeceğiz, ekiyoruz.” Benim bildiğim, ağaç ekmek için tepe dümdüz edilmez. Ağaç, hiç dozer sokmadan ekilirdi. Tabiat sadece ağaçlardan çalılardan ibaret de değildir. Tabiat, ağaçların, çalıların yanında kurdu, kuşu, börtü böceği ile beraber olur. Dozerle tepeyi düzlerken birçok börtü böceğin yuvaları tarubar yapıldı. Çalılar yok edilirken birçok küçük hayvancıkların barınma yuvaları da yok edildi. Peki, ne adına birkaç insanın keyfi için o kadar.

Tamam, yol yapıldı, çıkamayanlar araba ile çıksın diye. Ben buna da karşıyım. Oraya çıkacaklar veya çıkmak isteyenler hayatında kaç kere çıkmış bir soralım. Hele o tepeyi tarubar edenler hayatlarında hiç o tepeye çıktı mı? Hiç zannetmiyorum.

Diyelim yol yaptınız. Tepeyi neden düzlediniz? Neden oraya bina yaptınız, etrafını beton veya taşla kaplıyorsun bu neden? Burada piknik yapmak ise, atın çulunuzu çaputunuzu yapın pikniğinizi. Ayrıca Kırıntı’da piknik alanı mı yok. Rakımı içeceksiniz, için ama tabiata zarar vermeden için.

Unutmayın, her beton tabiatın karnına saplanmış bir hançerdir. Bunu anlamak için, önce tabiatı korumak veya savunmak sadece üç beş tane ağaç dikmek değildir. Bırakın, çekin elinizi tabiattan. Tabiat kendi kendini yeniler. Tabiatın en büyük özelliği, kendi öz yapısına göre kendini yeniler. O öz yapısında tüm canlılar vardır. Betonların altından hiçbir canlı betonu delip çıkamaz.

Bu tabiatı kavramayan kafalar, önce yayla yapımlarında ortaya çıktılar, daha sonra Doruktepe, daha sonra Büyük dereye yapılan “gölet” gibi tabiatı yok eden projelerde. Şunu unutmasınlar, tabiat ve gelecek nesil, onları bir tabiat düşmanı olarak anacak. Ama İbili, Onbaşı’nın İbo’sunu tabiat dostu olarak anılacak ve bir gün İbil’in heykeli Kuzuluğa, İbo’nun heykeli Hıdırellez’in Tepesi’ndeki ardıcın yanına heykeli dikilecek. Getirilen suyu destekliyordum, ama şimdi duruma bakınca keşke gelmeseydi.

Bu konuda yazılacak çok şey var. Bana göre bu kadarı yeter. Bir atasözü vardır, tam yerinde olduğunu düşünerek o atasözü ile yazımı bitiriyorum.

“Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.”

Muzaffer Bal - 8 Şubat 2018 - Altınoluk

..................

6. Yazı - ALİ AYDOĞAN - Ankara – 8 Şubat 2018 - (Muzafer Bal'ın Yazısına YANIT)

Merhaba Muzaffer Bey,

Yer kürede yaşayan her insanın çevrecilere destek olması, onlarla el ele, omuz omuza mücadele etmesi şart. Aksi hâlde, çok da uzak olmayan bir gelecekte soluk alabileceğimiz temiz hava ve yerdeş (yoldaş) olabileceğimiz yeterli hayvan bulamayacağız. Aslında kendimizi de bulamayacağız ya...

Birkaç yıl önceydi... Madenlere karşı toplanan imza listesini dönemin muhtarı Ali Akdağ’la birlikte Şiran Kaymakamı’na götürmüştük. Kaymakam, kendinden emin bir tavırla madenlerin bir ülkenin gelişimi için çok önemli olduğunu ve herkesin madenciliği desteklemesi gerektiğini savundu önce. Sonra kısa ve samimi bir sohbete dönüştü konuşmamız. Zıtlaşmanın yerini karşılıklı anlayış aldı ve konunun ayrıntılarına girdik.
*Yeryüzünde tek bir yaprağın, atmosferimiz için;
*Minicik bir böceğin, yeryüzündeki canlı dengesini sağlaması için çok önemli olduğunu;
*Basit gibi algılanan bu ince ayrıntılara gereken önem verilmezse gelecekte yaşam ortamı bulamayacağımız fikrinde birleştik.

Yani demem şu ki Muzaffer Bey, çevre duyarlılığı konusunda senin eleştirel yaklaşımlarına dar açıdan değil, geniş açıdan bakınca çok haklı olduğun ortaya çıkıyor.

Burada eleştiri oklarını kendime de batırmam gerekir. Telefonla konuştuğumuzda Hıdrellez Park’a çok katı baktığını söyleyerek eleştirmiştim seni. Hıdrellez Park ile düşüncelerimi, “Hıdrellez Park” sitesi “Yazılarımız” bölümünde Ardıç Dede ile Sohbet kurgusunda açıklamıştım. Gerek Karaburga Tepesi’ne, gerekse Hıdrellez Tepe’ye yol açılmasını savunmuştum. Gerekçem şuydu: Yaşlanan veya yürüme sorunu yaşayan insanlar, tepelere bir kez daha çıkarak geçmiş anılarını bir kez daha yaşama fırsatını yakalayabilirlerdi; nitekim öyle de oldu. Çoğu insan arabalarla tepelere çıkarak kendine özgü mutluluklarını yaşadılar.

Yol konusunda hâlâ aynı düşünceye sahibim. Yol, ulaşımda kolaylık demektir. Hıdrellez Tepe’ye açılan yolla Yeşil Yol’u eş değer tutmamak gerekir. Yeşil Yol’u yakından izliyorum. Yarattığı tehlikenin bilincindeyim. Bizim yollar bundan çok farklı. İnsanlarımız tepelere kolayca çıkıp mutlu oldukça ben de mutlu oluyorum. Hatta Hıdrellez Park’ı yapanlara teşekkür de ettim. Teşekkürle kalmadım, ricaları üstüne işte bu siteyi de hazırladım. Neden? Verilmiş emeğe saygım nedeniyle. Ortada bir hizmet vardı. Hizmeti verenlere teşekkür etmek benim için bir gönül borcuydu.

Ancak...
Senin “TABİATA DOKUNMA, TABİAT SENİN KEYFİN İÇİN YARATILMAMIŞ” yazını okuyunca, Hıdrellez Tepe’ye el atan değerli emektar arkadaşlar, şöyle bir çalışma yapabilirlerdi diye hayal kurdum.
*Çalışma kolaylığı için tepeye yol açarlardı, kabul;
*Çalışacak insanlar, iş malzemeleriyle tepeye kolayca çıkardı; kabul;
*Fidanlar, açılan yoldan tepeye kolayca taşınırdı, kabul;
*Fidanlar, tepenin çeşitli yerlerine dikilirdi, kabul;
*Fidan grupları arısında oynama veya gezinti boşlukları bırakılırdı, kabul:
*Ağaçlandırılmış çeşitli yerlere doğal görünüm bozulmadan basit çeşmeler konabilir, gölcükler yaratılabilirdi, kabul;
*Diyelim ki on, yirmi yıl sonra tepeye çıkıldığında doğal bir ormancıkla karşılaşılabilirdi, kabul;
*Masa, sıra şart değil ki; ağaçların dibine kilim atarak piknik yapılabilirdi, kabul;
*Kaplumbağalar, tavşanlar, köstebekler, karıncalar ve nice börtü böcek bu doğal ortamda çok daha mutlu olabilirlerdi, kabul;
*Doğa mutlu olunca insanlar da daha mutlu olabilirlerdi, kabul.

Muzaffer Bey, yazını okuyunca işte bunları hayal ettim. Tepede doğal bir orman çok daha güzel durur, mutluluk verici olurdu gerçekten. Kentin beton yığınından kaçanlar, tepede kendilerini betondan yapılmış kapalı alanlarda değil, doğanın kucağında bulurlar ve tatilde gerçekten dinlenmiş olurlardı.

*Peki neden böyle bir sonuçla karşılaşıyoruz? Birinin ak dediğine diğeri kara diyor. Birilerinin harika dediği çalışmaları, başka birilerin felaket diye niteliyor.
*Neden ortak bir düşünce, ortak bir çalışma yapılamıyor?
*Neden projeler masaya yatırılıp değerlendirilmiyor?
*Neden, ortak bir karar alınıp uygulanmıyor?

Çünkü;
*Muhtarlık ve derneklerimiz gibi resmi ve sivil birimlerimiz var; ama bu birimler arasında fikir birliği, iş birliği oluşturacak yeterli ve gerekli iletişim yok.
*Her bir birim, iyi niyetle bir takım çalışmalar yapıyor; ama bu çalışmalar, ince elekten geçirilmediği için hataları beraberinde getiriyor.
*İnce elek nedir? Yıllardır sözünü ettiğimiz “Üst Birlik” veya bazılarının dudak büktüğü Dünya Kırıntılılar Birliği’dir ince elek.

Muhtarlık, Dernekler ve gönül vermişlerden oluşan Üst Birlik kurulmuş olsa;
*Köy için yapılacak çalışmalar tartışmaya açılır;
*Çalışmaların artıları, eksileri ortaya konur;
*Kabulcularla itirazcılar ortak bir noktada buluşur;
*Ortak bir kararla daha güzel, daha yararlı çalışmalar ortaya çıkarılabilir;
*Böylece tartışmalar ve bölünmeler, daha baştan yok olabilirdi.
*Üst Birlik kurulsaydı, şu andaki tartışmalara da ortak bir çözüm getirilebilir veya varsa hatalar, en aza indirilirdi.

Muzaffer Bey, bir kez bir çalışma yapılmış, Hıdrellez Park yapılmış yani. Daha önce yazdığım ve söylediğim gibi, yapılan işleri kökünden kazımayı önermek yerine, bundan sonra varsa hataları onarmaya çalışmak, daha güzel işlerde buluşmak gerekir diye düşünüyorum.

Örneğin, bu sitede yayınlanan yazımda da önerdiğim gibi;
*Ardıcın dibi ve yapıların dış yüzleri, tepenin irili ufaklı taşlarının işlemeleriyle doğal görünüme kavuşturulabilir.
* Yapıların daha etik ve düzgün kullanımı sağlanabilir.
*Daha fazla yapı yapılması durdurulabilir.
*Karşıdan bakışta, ağaçların ön planda görüneceği geliştirmeler yapılabilir.

Bunlar, ancak emek veren insanlarla yan yana gelerek, dostça tartışılarak sağlanabilir.
Ama öncelikle, köyde ya da kentte yaşayan tüm insanlarımızın güzel insanlar olduğuna inanmak ve bunu dile getirmek gerekir. Aksine pek çok kişinin sıkça dillendirdiği “Bizden adam olmaz.” söylemini mutlaka çöpe atmalı.
Sevgiler, saygılar sana ve tüm halkımıza.

Ali Aydoğan – Ankara – 8 Şubat 2018


- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

4. Yazı – ALİ GÜNEL – Almanya – 25 Ocak 2018
PARKIN YAPILIŞI

Merhaba Dostlar,
Hıdırlez Parkının yapılış hikayesini kısaca anlatmak istiyorum.

Başlangıçta İbrahim Aydın bizlere bir öneri sundu, Hıdırlez Tepeye su çıkarabilir miyiz diye. Bizler de İbrahim Aydın, Hüseyin Mercan, Ali Günel, Hidayet Gündoğan, Muhtar Hüseyin Bal bir araya gelerek yürütme kurulu kurduk. 15.10.2016’da boruları döşemeye başladık. Sonra da Hıdırlez Parka yol çalışması başlattık. Suyun akması, ağaçlandırma, tuvaletler ve kamalyeyle devam etti.

Bu arada eleştiriler devam ediyordu. Bir yandan da destek çok gelmeye başladı. Bizleri eleştiren veya destekleyen herkese çok teşekkür ederiz. Ben Ali Günel olarak inanıyorum ki Ardıç Dedenin etrafını ağaçlandırdıkça Ardıç Dede memnun oldu. Komşularım geldi ve artık yalnız değilim diye sevindi. Ben bir gün şahit oldum. Ardıç Dedenin oraya bir kaplumbağa gelmiş su içiyordu. Bunu gördük, bütün yorgunluğumuz gitti ve daha büyük istekle çalışmaya başladık. Ve çalışmalar devam edecek.

Şunu da belirtmeden geçmek istemiyorum. Hıdirlez Tepesine bizler senede kaç defa gidiyorduk. Ama şimdi Ardıç Dede orada yalnız değil. Su geldi. Ağaç ekildi. Kurt, kuş, karınca, her canlı şimdi oraya gidiyor. Çünkü güzellik geldi. Şimdi insanlar oraya günlük gidiyor.
Yürütme Kurulu olarak bizlere her türlü destek verenlere çok teşekkür ediyoruz.
Herkese sevgiler, saygılar.

Ali Günel – Almanya – 25 Ocak 2018

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

3. Yazı - MUSTAFA GÜNGÖR – İstanbul – 20 Ocak 2018
Ö N E R İ LE R İ M

Merhaba Arkadaşlar, Hıdrellez Parkı ile ilgili web sitesini okudum, hazırlayanların eline ve emeğine sağlık. Buraya ek olarak neler konulabilir diye düşündüm.
* Yürütme kurulu ile Çalışma programının arasına yeni bir başlık olarak “Emeği Geçenler” konulabilir. Buraya maddi manevi emeği geçenlerin listesi eklenir. Emeği geçenler motive edilmiş olduğu gibi onurlandırılmış da olurlar.
* Hıdrellez Tepesi “Tarihçesi” diye bir başlık eklenebilir. O sayfada tepenin geçmişi ile ilgili yazılar yazılabilir. Mesela önceden ormanla kaplı olduğu gibi şeyler vs.
* Hıdrellez Tepesi ile ilgili “Hikayeler/Anılar” başlığı konulabilir. Burada insanların ilginç anıları, hikayeleri yer alabilir.
*Hıdrellez Tepesi “hatıra ormanı” diye başlık konulabilir. Burada tepenin köye bakan cephesinde küçük ormancıklar yetiştirilir. Mesela "Gönül Dostları Ormanı" gibi. Burada bizim yapacağımız çalışmalar, fotoğraflar yer alabilir. Almanya’dakiler bir grup oluşturur, gençler bir grup oluşturur, Kadınlar bir grup oluşturur. Küçük ormancıklar yetiştirilerek köye bakan cephe bir ormana dönüşür.
* “Hıdrellez Şenlikleri” diye başlık konulabilir. Burada eğlence yapan grupların fotoları, yazıları, videoları yer alabilir.
Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Zaman zaman aklımıza gelenleri diğer arkadaşlarla ekleyerek geliştirmeye çalışırız diye düşünüyorum.
Selamlar, sevgiler...
Mustafa Güngör – İstanbul – 20 Ocak 2018


- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

2.Yazı – ALİ AYDOĞAN – Ankara – 06 Ocak 2018
DÜŞÜNCELERİM – ÖNERİLERİM

Gönüllü olarak bir şeyler üreten, bir şekilde topluma hizmet sunan insanlara teşekkür etmek gönül borcudur. Ancak bu, yapılan bir işi artısıyla, eksisiyle olduğu gibi kabul etmek anlamına gelmemelidir.
Yapılan işlere en başta, yani işler yapılmazdan önce itiraz edilebilir; düşünceler söylenip, eleştiriler yapılabilir, öneriler sunulabilir. Buna karşın, işler yapıldıktan sonra da eleştiriler sürdürülebilir. Ama bu, yapılan işi tümden iptal etme anlamında olmamalıdır; ki, bu boşuna bir çaba olur, gereksiz zıtlaşmalara yol açar.
Hıdrellez Park üzerinden örnekleyelim. Şöyle veya böyle gerekçelerle başta parka itiraz etmiş olunabilir. Demokrasi gereğidir bu, doğal bir haktır. Ancak çoğunluğun isteği doğrultusunda park yapılmışsa, üstelik bir heyecan uyandırıp, benimsenmişse itirazı sürdürmenin derin bir anlamı olmayabilir. Yapılmış bir işi, yapıtı, yapıyı yıktırma isteğinde bulunmak onay değil tepki toplar.
Ne yapmalı peki?
*Yapılmış işlerin hatalı veya göze batan olumsuz yanları varsa, bunların düzeltilmesi önerilebilir.
*Eksik görülen, yapılmasında yararlı olabileceği düşünüler işler, eklentiler önerilebilir.
*Hıdrellez Park’ın düzgün kullanımı için öneriler sunulabilir.
Bu doğrultuda benim birkaç önerim var:
1-Kuru tarihi ardıcın betona gömülmüş hâli göze hiç de hoş görünmüyor. Ardıcın, su oluğunun, tuvaletlerin ve diğer yapıların dış görünümleri taş kaplamalarla doğal bir görünüme sokulabilir.
2- Yolun hatalı eğilimlere sahip olan dönemeçleri (virajları), bir kazaya neden olmaması için en kısa zamanda düzeltilmeli, dış kısımları yükseltilerle desteklenmelidir.
3-Alkol, sohbetlerimizin bir parçası olabilir ama tepedeki yapılarda yapılan içki ortamlarının facebook veya diğer sosyal medya ortamlarından yayınlanması hiç de hoş görünmüyor. Bu konuda biraz daha dikkatli olmak gerekir diye düşünüyorum. Hıdrellez Parkı’nın alkolle değil, dostluk sohbetleri ve dost eğlenceleriyle anılmasını sağlamak tüm ziyaretçilerin görevidir.
4-Hıdrellez Parkı’nın düzenlenmesinde beş kişilik temel bir ekip göz önündedir. Parkın korunması ve geliştirilmesi için özverili ve gönüllü insanlarımızın katılımıyla Yürütme Kurulu oluşturulmalıdır. Yürütme Kurulu’nda yer almak isteyenler adlarını yazdırabilirler.
İçinde yaşadığı toplumundan soyutlanmayan, toplumunun gelişimine katkıda bulunan herkese selamlar, sevgiler...
Ali Aydoğan – Ankara – 6 Ocak 2018
-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-

1.Yazı: “ARDIÇ DEDE İLE SOHBET”
ALİ AYDOĞAN – Ankara – 21 Aralık 2017

“NE KADAR DOĞALLIK, O KADAR MUTLULUK”

“Karadorukaa Sitesi’ndeki “AA Yazılarım” sayfasına girip de “Ardıç Dede ile Sohbet” yazılarımı okuyanlar bilirler... Sekiz yüz yılın süzgecinden geçmiş olan Ardıç Dede ile aramda hayali bir sohbet yaratmış, birkaç yazıda köy sorunlarını ele almıştık.

Onunla epeydir görüşememiştik. Ben onu arayamıyorum. Beynime seslenerek ancak o beni arıyor. Keşke şu sıralarda bir merhaba dese de, son gelişmeler hakkında söyleşsek düşünürken beynimin derinliklerinde sesi yankılandı.

-Hey Ali! Merhaba! Görüşmeyeli nasılsın bakalım?
-Merhaba Ardıç Dede, tam da seni düşünüyordum, diye karşılık verdim heyecanla. Teşekkür ederim, iyiyim. Sen nasılsın? Tepede tek başına canın sıkılıyor mu?

-Şaka mı yapıyorsun evladım? Tek başıma değilim ki artık. Bilmiyor musun yoksa, tepeye yol açıldı, su getirildi, ağaç dikildi, oturma yerleri yapıldı. Üstelik çalışmalar bitmedi, sürüyor; daha süreceğe de benzer.
-Çalışmaları izliyorum Ardıç Dede. Hatta tepeye park yapma düşüncesinin insanları böldüğünü de biliyorum. Birinci gruptakiler tepenin doğal yapısının bozulduğunu söyleyerek çevresel kaygıyla yaklaşıyor. Kimileriyse tepenin içki mekânı olacağından, çöp yuvasına dönüşeceğinden kaygılanıyor. Bazılarıysa kaçamaklar yuvası hâline geleceğinden ve ahlaki yapının bozulacağından söz ederek itiraz ediyor. Bu konularda düşüncelerini alabilir miyim Ardıç Dede?

-Elbette. Önce birinci gruptakilere yanıt vereyim: Hıdrellez Tepesi’nin doğal yapısının bozulacağı ve hatta şimdiden bozulduğu açıkça ortada. Bu sakin ortamda hemen hemen sekiz yüz yılımı geçirdim ve çok mutluydum. Bu zaman içerisinde sayısız ziyaretçiler ağırladım burada. Derken bu insanlar yaşlandı, dizleri, belleri tutmaz oldu ve yanıma çıkamaz oldular. Ne zamanki yol açıldı, arabalarla kolayca bana ulaşabildiler. Yanı başımda gençliklerini anımsadılar; köyü ve çevreyi bir kez daha özgür bir ruhla yüksekten izlemenin mutluluğunu yaşadılar.
-Yani demek istiyorsun ki Ardıç Dede, doğa bozulsa da yolun açılması iyi oldu.

-Öyle değil mi ama? Aksi hâlde, tepeye sadece sağlığı yerinde olanlar çıkabilecekti. Şimdiyse herkes çıkabiliyor.
-Anladım Ardıç Dede. Ya diğer eleştiriler?

-Buraya park yapılırsa tepenin kaçamaklar yuvası hâline geleceğinden ve ahlaki yapının bozulacağından söz edenlere çok kızdım; hâlâ da öfkeliyim. Bu insanlar, kendi insanlarına, özellikle de genç oğullarına, genç kızlarına nasıl olur da güvenmezler? Yıllardır buradan tatile gelen insanları izlerim. Kızlı erkekli gençler, kentlerin boğucu havasından ve beton yığınlarından kaçıp köyün özgür doğasına atmışlar kendilerini. Bazen Karadoruk çamlarına ip atıp kahkaha atarak sallandılar. Bazen Bostanlarda geceleri ateş yakıp türkü söylediler, horon teptiler. Ne bir kaçamaklarını gördüm, ne de başka bir ahlâksızlıklarını. Ha, birtakım ufak tefek hataları olmadı değil.
-Aaa, öyle mi Ardıç Dede? Ne gibi?

-Bahçelerin çitlerindeki çalı çırpıyı çekip ateşlerini canlandırdıklarını gördüm zaman zaman. Çöplerini geride bıraktıklarına da tanık oldum.
-İyi de Ardıç Dede, bunlar suç değil ki, masum birer kusur. Gençlerle iyi iletişim kurulsa, mini söyleşiler yapılsa, hataları kendilerine açıklansa eminim ki bu hatalarını bir daha tekrarlamazlar.

-Evet Ali, ben de öyle düşünüyorum. Bu güzelim, tertemiz gençler hakkında olumsuz düşünmek, onları ahlaksızlık kaynağı olarak nitelemek korkunç bir yaklaşım. Böylesi ilkel ve iftiracı bir kafa yapısıyla asıl kendileri köye zarar veriyorlar.
-Peki, Ardıç Dede, tepenin içki mekânı hâline geleceğini ve çöp yuvasına dönüşeceğini söyleyenlere neler diyeceksin?

-Doğrusunu söylemek gerekirse bu konuda ben de kaygılanıyorum Ali. Sırf içmek için tepeye koşulursa, her seferinde sayısız yüzlük şişeler boşaltılırsa, bu yetmezmiş gibi sosyal medya ortamında bu içkili ortamların fotoğrafları, filmleri yayınlanırsa hiç de hoş olmaz. Yeni yeten gençler, bu görüntüleri izlerseler gelecekteki biricik amaçları aynısını yaşamak olur. Bu da hiç hoş sonuçlar vermez.
-Çok doğru bir yorum Ardıç Dede. Birden içim karardı. Peki, ne yapmalı?

-Hıdrellez Parkı yapanların ricasını kıramayarak bu siteyi hazırladığını biliyorum Ali. Yürütme Kurulu’nu yayınlamışsın. Halktan gönüllülerin de bu kurula girebileceğini açıklamışsın.
-Evet...

-Muhtarın da dâhil olduğu Yürütme Kurulu, toplantılar düzenleyerek bu işi ciddiyetle ele alabilir. Belirleyeceği kurallarla parkın ölçülü kullanımını sağlayabilir.
-Site için uzun bir sohbet oldu Ardıç Dede. Konuyu kapatmadan önce ele aldığımız bu konular dışında söyleyeceğin bir şeyler var mı?

-Bu soruyu iyi ki sordun Ali. Var tabii. Yıllar yıllar öncesinde kurumuştum. Zaman zaman devriliyordum. Köylüler, tabanımı taşlarla destekleyerek beni dikiyorlardı. Tepenin taşlarının desteğiyle dimdik durmaktan onur duyuyor, mutlu oluyordum. Şimdiyse sevimsiz bir beton yığınına gömüldüm. İçim kan ağlıyor. Tabanımdaki betonun yüzü tepenin irili ufaklı taşlarının döşenmesiyle yeniden şekillendirilse çok mutlu olurum. Yani... Beton görmek istemiyorum Ali. Keşke tüm yapıların dışı doğaya uygun görünüme kavuşturulsa.
-Çok haklısın Ardıç Dede. Kentlerin betonundan kaçan insanlar, bir de tepede beton yığınıyla karşılaşırsa hiç hoş olmaz. Yani “Ne kadar doğallık, o kadar mutluluk.”

Ali Aydoğan – Ankara – 21 Aralık 2017

Ş İ İ R L E R İ N İ Z

Bu sütuna Hıdrellez Tepe Parkı’ıyla bağlantılı şiirlerinizi yazabilirsiniz.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -


3. Şiir - Hüseyin Aydoğan - Ankara - 19 Ekim 2018
HIDRELLEZ'E BAKIN
Bir ardıç dede vardı hıdırillez tepede
Onu yeşil gören canlar nicoldu
Zaman döndü devir değişti
İlk kuruduğunu gören canlar nicoldu.

Ardıç dede zamanla yere devrildi
Kabuğu dalları terk edip gitti
Kuru kupkuru bir kütük kaldı
Bu kuru kütüğe zamanla bak ne oldu.

Devrilen ardıç dedeye insanlar
Saygısından bir araya geldiler
Törenle tutup ayağa kaldırdılar
Ona gereken değeri vermekle ne oldu.

Düşündüm zamanla birileri kaldırır
Tüm tarihimi ünümü geri verir
Beni dikip bir kaideye oturtturur
Ziyaretçilerle sohbet yaparsam ne olur.

Çevrem yeşillendi yavrularım oluştu
Hıdırıllez tepem gelişip güzelleşti
Bana kültür meydanı çok da yakıştı
Bu meydanda semahta dönülse ne olur.

Kırıntı önünde güzel bir tepeyim
Şimdi parkıma cümle âlem gelir
Yapılan çalışmaları yerinde görür
Bakın kuru tepem şimdilerde n19e oldu.

Bir eser yaratıldı o kuru tepemde
Çalışmalar devam edecek gene de
Namım söylenecek Şiran da her yerde
Diyecekler o bozkır kuru tepe ne oldu.

Akılsız Hüseyin şaşırıp coş olmuş
Çeşmenin akışını muhteşem bulmuş
Yapılan çalışmalara hayran kalmış
Hıdırillez tepeme bakın şimdi ne oldu.

BABUKO HÜSEYİN – ANKARA – 19 Ekim 2018


---------------------------------------------

2. Şiir - Hüseyin Aydoğan - Ankara
İ S Y A N I M D I R

Yüce dağlarda buğulu bir göze,
Çimenli yerde akar ince ince,
İnsanlar buraya gelip kirletince,
Utanmazlığını sergilemiyor mu?

Kutu poşet camlar nerden gelmiş,
İnsanlar medeniyet hep şaşırmış,
Yüce dağlarımız nasıl da kirlenmiş,
Naylon kırık şişe poşet yüzünden.

Bir çiçeğin narince yapısında,
Arı temiz öz bulamadığında,
Kelebeğin tiksinip kalktığında,
Dağları kirletenler utanmaz mı.

Kırda otların dibinde karınca,
Kirlilikten çok rahatsız olunca,
Kendi hal hareketleri içinde,
Kirleten kişiye lanet okumaz mı.

Kirlilikten rahatsız olan canlı,
Kirli gözeden nasıl su içecek,
Pislikten havalanan kara sinek,
Pisliği yapan kişiye konacak.

Bir otun ipincecik yaprağının,
Issız dağların taşı toprağının,
Yaratılmış olan her canlının,
Temiz doğaya ihtiyacı yok mu?

Dağları kirletene isyanım olsun,
Her adımda yuvarlanıp dursun,
Tökezleyip başını taşa vursun,
Bu doğayı kirletene isyanımdır.

Akılsız Hüseyin dağlar gezecek,
Doğayı temiz görse sevinecek,
Kirletene sözüm var söyleyecek,
Be kirli adam utanmıyor musun!

Babuko Hüseyin - Ankara

----------------------------------------------

1. Şiir - Hüseyin Aydoğan - Ankara - 08 Ocak 2018
HIDIRİLLEZ TEPE ve PARK

Hıdırillez tepe kutsal mekândı
Şimdilerde tepeye rağbet arttı
Düşen ardıç şimdi ayağa kalktı
Ama beton kaide biraz abarttı

Eski yılbaşılar da ateş yanardı
Semah dönüp kutsallık onanırdı
Bayram günlerinde seyrangâhtı
Şimdilerde gençlik mekânı oldu

Hıdırillez tepe ağaçlandırıldı
Su geldi etraf yeşillendirildi
Yol yapıldı yaşlılar dinlenecek
Hıdırillez herkesi büyüleyecek

Hasan dervişten yol tepeye çıkar
Üçyüz altmış derece dönüp bakar
Kimi öyle der kimi böyle der ama
Zevki olanlar güzel fotoğraf çeker

Belki eleştirenler de çok olacak
Elbet bazıları fikrini söyleyecek
Hıdırillez tepe böyle güzelleşecek
Köye sahip çıkmamız tescillenecek

Tepe bozulmadan park yapılmış
Yapılırken güzellik bozulmamış
Yaban hayatına ise can katmış
Kamelya tuvalet bir güzel olmuş

Düşünen yapan kişiler sağ olsun
Bedenen yardım edenler varolsun
Parasal destek verenin kesesi dolsun
Akılsız Hüseyin’den bin selam olsun

BABUKO HÜSEYİN - ANKARA 08-01-2018

----------------------------------------------

-----------------------------------------------------------------------------------------