Önsöz
1-Yaşar Günel
2-MuzafferBal-GÖÇ
2-Muzaffer Bal
3-İsmail Bakar
4-Onur Aydın
5-Sait Günel
7-Durmuş Günel
8-Tuğrul Bal
9-Mustafa Aydın
10-Mustafa Coşkun
11-Ayhan Aydın
12-KemalGündoğan
13 -Hüseyin Bal
14-Necmi Günel
15-Şevket Şahintaş
16-Sezai Kara
17-Yusuf Aydın
18-Ali Öztürk
19-Şükrü Aydoğan
20-Mehmet Çayoğlu
21-Kenan Günel
22-Celal Bakar

2-MuzafferBal-GÖÇ


 
 
 
 

ANASAYFA

MUZAFFER BAL



01 Ekim 2019
Oğuz Öztürk'ün "Göç" İngilizce
çeviri : ... Sevgili Ali hocam konuk, defterinde de epeyce değinilen Muzaffer ağbinin (BAL) "GÖÇ" kitabı ile ilgili değerlendir, bende düşünelerimi bir "okur" gözüyle iletmek istedim. Düşüncelerimi, bir kitap eleştirmeni olmadığımın haddi ve bilinci ile ne söyleyelim, bir "okur" düşüncesi eksikliği, belki yetersizliği ile önerilen, altını kalınca çizerek belirtmek isterim. (Beni çok yakinen tanıyan Muzaffer ağbininde öyle değerlendireceğine eminim)
Önceleri şunu belirteyim, okur kitlesinin intikal ettiği günümüzde "yazan" insanın tabiri caizsse mumla arandığı geçmişte, bizlerden birinin çıkıp Kırıntı'daki yaşanmış ve hemen hepimizin “ata” bağı olduğu göç kuşaklarından birinin gerçek hikayesini bir kitapla ve birkaç yıl sonraki kuşaklara edebi anlamda, kapsayabildikleri, kapsayamadıkları anlamında eleştirilse dahi) iletilmesi anlamında bir değeri ve alkışı haketmiyor mu? Bence fazlasıyla ediyor. Eminim Muzaffer ağbi bir çok kişide “bugüne kadar neden yazılmadıki benzerleri” etkisi bırakmıştır diye düşünüyorum.
Ben “GÖÇ” kitabını okumadan önce hatta tesadüfen benzer bir göç ve sürgün hikayesini (Ermenilerle ilgili) anlatan “ARMİNA” isimli bir kitap okumuştum. Oldukça basit ama etkileyen bir dili vardı. Bu kitabın etkisi ile Muzaffer ağbinin "GÖÇ" kitabında benzer bir etki, tad aradım ama "GÖÇ", başka bir coğrafyada yaşanılan bambaşka bir toplumsal travma ve yer yer benzer taşacağa bile tamamen aynı olmayacak buından bu şekilde değerlendirmenin haksızlık teklif gördüm. Naçizane kendi düşüncem "GÖÇ" edebi dil anlamında biraz yalın ve bir roman etkisinden uzak olsa da, yaşanmışlıkları ve kahramanları gerçek olandan yazılan bir hikaye ve bir tarihe düşülen önemli bir o kadarda değerli ve keyifle okunan bir kitap. Muzaffer ağbiyi bir parça tanıyorsam bununla yetinmeyecek bu konuda başka denemeleride diye düşünüyorum ve bekliyorum. Umarım motivasyonunu hiç kaybetmez ve düşün ve yazın hayatındaki edinebildiklerini, üretebildiklerini arkadakilere nesil bırakabilmenin haklı gururunu hep yaşar…. Sevgi ile ... OĞUZ - İstanbul - 01 Ekim 2019

01 Ekim 2019
Ali Aydoğan'ın Oğuz Öztürk'e verdiği yanıtta “Göç” slogan:
... “Göç” e gelince ... Roman denemese bile roman tadında, akıcı, sürükleyici, duygu yoğunluğu listesi ve daha da önemlisi bizden bir kitap. Bir zaman makinesi yapmak bizi günümüze kadar zamanlara götürüyor. Zaman çamaşır makinesinin bir out paslıymış, süsü püsü yokmuş, yapım hataları varmış, bence hiç önemi yok. Önemli olan, görevini yapıp yapmadığıdır; ki, görevini fazlasıyla yapmaktadır. Göç'ün biçimini değerlendirenler yazım hatalarını çıkarmaya çalıştılar. Bu eksikliği, hataları Muzaffer Bey de biliyor, ben de, sen de ... Önemli olan şekil değil, içeriktir. Teşekkürler Muzaffer Bey ... Araştırmaya devam. Ama yine de laf aramızda kalsın, kimse duymasın ... Bir dahaki kitaplar, Göç'e yapılan eleştiriler hazırlansın ve en az yazım hatasıyla çıkarılsın. Dedim ya laf aramızda ... AA - Ankara - 01 Ekim 2019

-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-. -.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.


Yazan: TUĞRUL BAL - 25 Haziran 2019 - Bodrum
-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-. -.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-

Dedelerimizin Göçü
Dedemin Türküsü
Muzaffer Bal'ın Çalışması Üstüne

Muzaffer Bal, iyi bir gözlemci.
Dahası, Şükrü Aydın (Ceymis Şükrü)
Hoca'nın,
“Cillerine sıkı sıkıya bağlı bir kimlik” olduğunu söylemi.
Yeri gelmişken
İsmail Bakar'ı da anmalıyım.
O da aynı familyadan.
Bakar'ın çalışması (Zeytin Ağacının Tanıklığında Halim Paşa Korusu)
ile ilgili bu sitedeki yazımı
okumanızı uyarim.
Muzaffer Bal da onun gibi
geçmişten günümüze
ayna tutuyor.
Sınırlı yazılı kaynaklar,
sözlü tarih yazılılığına ekliyor.
Hâkim olduğu yerel dili,
kavramları ustalıkla kullanıyor. Örneğin
,
Bir kağnı ile göç yoluna çıkılması.
Gelin alma sahnesi,
İpek ablamızın
düğün alayının önünde,
görkemli atının
belindeki tabancasıyla
mağrur duruşu.
Tüyler Ürpertici.
Nasıl da etkileyici.
Doluktum.

17'lerinde bir delikanlının,
Trablusgarb'tan
Yemen çöllerine
savaşa gidip dönemeyen
abisinin,
üç çocuğuyla
bir başına kalmış
yengesiyle Kırıntı'dan göçünün.
Yeniden hayat kurma
ve geriye
Kırıntı'ya dönüşün
dirençli,
hüzün dolu hikâyesi.
100 Dışında,
bugünün göçlerindeki gibi
trajik sahneler.
Kıyıya vurmuş Aylan
bebekler gibi,
yılkıya bırakılan kız çocukları.
Yılkıya bırakılmış yaşlılar.
Daha nice hazin öyküler ...
Muzaffer Bal'ın bu
biyografik çalışmasında
bulabilirsiniz.

Bir zaman önceydi,
dostlarım
Nâzım ve Gündoğduyla,
İstanbul Bebek'te
Nazmi'de
rakı içiyorduk.
Çilingir sofrası ya
söz nasılsa
dedelerimize geldi.
İkisininde dedesi
Kuvây-i Milliyeci.
Kendileri gibi ...

Nâzım'ın dedesi
Mehmet Ali Pazarbaşı.
Mehmet Ali Bey,
Kurtuluş Şavaşında
Antep'te Fransızlara
karşı savaşmış.
Daha sonra Meclis'te,
Mustafa Kemal'in yanında
milletvekili.
Gündoğdu'nun dedesi,
Ahmet Cevat Emre,
Komintern temsilcisi
bir heyetle
1921-22 yıllarında
Anadolu'ya geçen zat.
Kurtuluş Savaşı'ndan sonra
Mustafa Kemal'in
Türk Dil Kurumu'nda
görevlendirdiği bir dilbilimci.
Milletvekili.
Kuşkusuz onlar
bizim de dedelerimiz.
Dostlarım, soylu dedeleriyle
ne kadar övünseler haklıydılar.

Ben geride kalır mıyım?
"İçinizde dedesi üstüne
türkü yakılan var mı?" dedim.
Derin bir sessizlik oldu.
Yine bir muzurluk peşinde
diye düşündüler.
Bir muzurluk peşinde olduğum
bakışlarımdan anlaşılıyordu.
Sessizlikten sonra ...
Yoktu!
Sessizliği sona erdirdim.
Dedemin üstüne yakılan
dörtlüğü okudum.

Dörtlüğü okuyacağımı sanmayın!
Muzaffer Bal'ın çalışmasında
okuyacaksınız.
Dedemin Türküsü,
dostlarımla en keyifli anlılarımız
arasında yeraldı.
İlk kez yazıya döküldü.
Ünlü ressamımız
Sait Günel'in söylemiyle,
“İlk ve asıl kahramanlarımız onlardı”.
Hem Nietzsche'nin,
Zerdüşt Böyle Buyurdu da
aradığı asalet ve soylulukta
bu değilmidir?
Kadehlerimiz onlar için kaldırdık.
Stephen Hawking'in tanımıyla,
“Herbiri birer yıldız tozu”.
İsteyen çamurdan öldüğünde
inanmaya devam etsin!

Amcaoğlumun çalışması üzerine üzerine kaçınılmaz olarak değinilmesi gereken noktalar:

• Bu bilginin edebi
kaygı gözetmeden
yazılması talihsizlik olmuştur.
Amcaoğlumun iddiası
bunu değiştirmez.
Anton Çehov, Maksim Gorki'ye
bir mektubunda,
“Edebiyat sadeliktir.
Bir saniyede okuyucunun
beynine kazınmalıdır ”der.
Hem güzellik, sadelik değilmidir?
Uzun, ağdalı anlatımlar,
uzun tasvirler,
doğayı ve hayvanları konuşturmak
daha 19. yüzyıla gelmeden edebiyatın
terk ettiği yöntemdir .
Çehov'da buna dikkat çekiyordu.
Çehov dünya çapında ünlü
Gorki'de daha çömezdi.
Bu ders sözlü uyarılarım
işe yaramadığı için
yazılı olarak dikkat çekme
gereği duydum.
Bu
yazılı hale gelmesiyle
,
yazı da okuyucunun olur.
Hem Yapılan çalışmaya
hem okuyucuya
özen göstermek Gerekir.
Bu yetenek,
edebi torna tesviyeden
geçirilmemesi talihsizlik olmuştur.

Amcaoğlumun,
Sarıkamış'ta esir düşüp
Sibirya'dan sağ dönen
büyük amcamızın
hikâyesini yazarken
Bunları gidereceğine eminim.
Sabrına, şimdiden emeğine sağlık amcaoğlu ,
çabana . • Dedemin iki keçisi! Onlar için göç ve yokluk şartlarında canları kadar değerlidir. Ellerindeki iki keçiyi “Kıçı kırık” diye nitelendirmezler. Ehlibeyt terbiyeleri buna izin vermez. Bu editör aymazlığına değinmeden geçemezdim. Bu peşpeşe determinist sağduyulu bundan sonraki örnekler için. Dedelerinin hikâyesini yazacakların, sosyologların,


















doktora öğrencilerinin
dikkatini çekmek içindir.
Bu öncül çalışmaların
hepsi birbirinden değerli.
Bir çok zaman
önünü açacağına inanıyorum.

• Kitabın içeriğinde olmasa da,
biyografi bölümünde “Ermeni Soykırımı”
ifadesi kullanmak yersiz olmuştur.
Bu söylem,
Türkçeyi bilmeyen,
CIA'nın yazım
mekteplerinden mezun.
Yazdıkları Türkçede okunamayan
Orhan Pamuk'a Nobel olarak dönebilir.
Birikim dergisi,
Radikal-Taraf gazetesi “solcularının” devşirilmiş,
liberal “aydınların” ajanlaştırılmış
emperyalleri
gerçek yurtseverlere
şan şeref kazandırmaz.
Ermeni Soykırımı nitelendirmesi
bu söylemlerin
en Bakan gelenlerindendir.
Yersiz!
Yanlış!
Dikkat ki, dikkat.

• Bir şairimiz var.
Adı Mustafa Çoşkun.
Ondan basım,
yiğit lakabıyla anılsa da,
Şair olarak söz edilmemesi
iç acıtıcı.
Biz şairimize sahip çıkmazsak
kim çıkacak?
Şair Mustafa Çoşkun
yaşıyorken yüzüne karşı
ve şiirden anlayan dostlar arasında
söylediğim için,
bir de şiirden anladığım için
tekrar tekrar vurgulamak gereğini
duyuyorum.
Şair Mustafa Çoşkun'un
başka lakapla anılmaya
ihtiyacı yok.
Shakespear'in dediği gibi,
“Kimse
kimsenin değerini elinden alamaz”.

• Bu otobiyografik sayfada
daha çok fotoğraf
zenginliği beklenirdi.
Bir de soyağacı.
Ninelerimizden ve
dedelerimizden olanlar,
en küçüğünden
en büyüğüne.
Örneğin;
İkizim Meliha'nın
torunu,
Özge'nin oğlu minik
Leo Mavi'ye kadar.
Ve Onlar şimdi,
geceleri parlak
gökyüzünde
Işıltılı kısık gözleriyle
minik Leo Mavi Başta
Soyağacını keyifle izliyorlar ...

Fadime ninem;
• “Ula Arif,
hele aşağıya
bir bak.
Kırıntı'dan,
göç
yollarından onca yoksulluktan
taa Alamanya'ya
cillerimizin
uzandığı yere bak.
Şu minik Leo Mavi'mizi
görüyor musun?
Ne kadar güzel değil mi? ”

yeteneklilerimiz-baslik-incecubuk.jpg

GÖÇ

KİTABI HAKKINDA “Söz uçar, yazı kalır ...”
Bu sözü herkes bilir; ama önemli olan, bilmek değil uygulamaktır.
Ağzı laf yapan yani geçmişten bir şeyler aktaran yaşlılarımız ölünce kimileri edilirler ve:
“Yazık üz oldu. Neler biliyordu neler. Keşke onu daha fazla konuşturup geçmişe dair bilgiler alsaydık, aldığımız bilgileri yazsaydık. ” derler.
Derler de hiçbir zaman dedik uygulamazlar.

İçimizden biri olan ve araştırmacı, yazar, şair sahip Muzaffer Bal arkadaşımız, "Söz uçar, yazı kalır ..." sözünü bıkmadan usanmadan uygulayanlardandır. Yaşlılarımız, GÖÇmeden önce, bazılarıyla söyleşmeyi, belleklerindeki anıları çekip almayı başarmış ve roman tadındaki GÖÇ kitabını oluşturabilmiştir. Gerçekten içimizden biri bu kitabıyla güçlü kanıtlanmıştır.
GÖÇ kitabını bir solukta eminim okuyacağınıza. Göçenlerin Tuztaşı'ndan dönüp köye bakarlarken söyledikleri sözler sizi çok duygulandıracak, gözlerinizin dolmasına neden olacak. Ve Göç'ün gerisini zamanımızdan koparak okuyacaksınız.
GÖÇ'ün yazılabilir ve filmi yapılabilirse çok çok beğeni toplayacağına kuşkum yok.

Muzaffer Bal'ın araştırma, inceleme yazılarına da yer vermeden geçmek:
1-Kutsal Dağ - Burgababa Şenlikleri 2-Hıdrellez 3-Yılbaşı Poğaçası ve Gıliği 4-Mezarlık Üstü - Ölü 5-Yılbaşı Törenleri 6-Eşik ve Ocak 7-Sayı Sayma 8-Kızılbaş Ocakları 9-Görgü Cemi 10-Cem 11-Musahiplik 12 -Büyü 13-Anadolu Aleviliği ve Türklük
Tüm bu yazılarını www.karadorukaa.com "Yeteneklilerimiz + Muzaffer Bal" sayfasından okuyabilirsiniz.

Muzaffer Bal'ı kutluyor, belleğine sağlık diyor, benzer yapılarının üçünü diliyorum.
Ali Aydoğan - Ankara - 16 Nisan 2019

yeteneklilerimiz-baslik-incecubuk.jpg

yeteneklilerimiz-muzobal-goc_.jpg

yeteneklilerimiz-baslik-incecubuk.jpg