Anasayfa
1-Ali Kaya
2-Gülname Kaya
3-Gülsüm Aydoğan
4-Yeter Bakar
5-Selfinaz Şahintaş
6-Emine Öztürk
7-Alibey Bakar
8-Hanım Bal
9-Bektaş Bal
10-Gülaştı Aydoğan
11-Fadime Aydoğan
12-Gülüzar-Hüseyin
13-Nazime Aydın
14-Gülseren Öztürk

2-Gülname Kaya


ANASAYFA

İÇİNDEKİLER
1-Babamın Ölümü - 13 Temmuz 2010
2-Eyle Bir Dayak Yedim ki! - 06 Ocak 2012
3-Cürüşon'un Gorucularından Zor Gurtulduydum - 19 Ocak 2013
4-Helle Yerken Gaşuk Yedik - 10 Mart 2013

sozden-yaziya-foto-_gulnamekaya.jpg

sozdenyaziya-ince-cubuk.jpg

4. Öykü – 10 Mart 2013
HELLE YERKEN GAŞUK YEDİK

Yaşım... Eee. Sekizz... Dedem öldüğünde dokuz yaşındaydım. Evet, bir yıl önceydi. O zaman sekiz yaşındaydım. Kardeşim de dokuz on yaşlarında demek ki. Kamil de daha küçük. Beş altı yaşlarında anca yani.

Şimdi... Şavgu dedem hele bişirdi, bi tava hele. Oturduk başına yiyoruz. Dedemin de şöyle bir, büyük bir kaşığı vardı, iyice kepçe gibi. Neyse. Kamil şimdi Deli Hepip gibi şapkasını ters çevri, onu taklit edii yani. Biz ona bahıp bahıp gülüyoruz. Dedem gızdı. Bi gaşık Rıza’nın gafasına, bi gaşık benim gafama indirdi. Neyise bir iki gaşık daha yiyoruz, yine gülüyoruz. Dedem yine bi gaşık ona, bi kaşık buna indirii.
Neysiye biz helleyi yemeden galktıh. İndik aşşada yaylanın önünde düz taş var. Zilifgilin yaylasının hemen garşucaazında. O taşın başına oturduk. Başladık ağlamaya. Ağlıyoruz... Ağlıyoruz... Binnaz anaaa, Binnaz anaaa diye ağlıyoruz.

Bi bahtık ki Binnaz anam Mehrilerin yaylasının urdan çıhmış. Aşşadan yuharı gelii, Deli İrbaamların yaylasından yuharı. Sepet sırtında, garç, gurç... Yorulmuş. Köyden öteberi getirii tabi yaylıya. Geldi neyise yanımıza.
-Nooldu yavrularım nooldu? dedi.
-Dedem bizi döydü Binnaz ana, dedik.
-Niye? dedi.
-Kamil, dedemi gızdırdı, dedik. Dedem, gafamıza gaşuu indirdi, dedi.
Binnaz anam:
-Ellerin gırılsın, Deli Şavgu! Nasıl vurdun bunnarın gafasına?
Geldi dedeme gızdı.
-Niya vurdun bunara? dedi.
Dedem de dedi ki:
-Gülüp geziiler yaav, dedi. Ne yapiim dedi. Mecbur galdım döydüm dedi.
Sora beni gucaana aldı.
-Dandini gızım, dandini gızım, diyerek beni sevdi, oynattı.
İşte böyleee.

Gülname Kaya – İstanbul – 20 Mayıs 2010


-----------------------------------------------

3. öykü - 19 Ocak 2013
CÜRÜŞON'UN GORUCULARINDAN ZOR GURTULDUYDUM

On bir, on iki yaşlarındaydım. Yani 1965-66 yıllarıydı. Arkadaşlarla mal yaymaya gettik. Züüdün Kaçaa'nda yayarkan aştık Kân'a. Kân'a aştık ama... Urdan Kan'ın uharıdan beriki yüzüneeen nerdeyse ardıcın o doğruya geldik. Bi duman geldi bi duman geldi, her taraf duman içinde. O ardıcın yuharısına doğru malları vurduk.

Bi bahtık ki aşşadan üç dört tane adam koşarak geliyolar. Cürüşonlular. Şimdi koşuyoruz ama benim ineem kuzlacı. U arhadaşlar mallarını alan gaçtı. Orda kaldım tek başıma. Geldim şeye... Çaşurluğun ordaki deriye geldim. Hasananın Dolaştığı Taşın altındaki dereye... Dereye geldim emme arhama baktım ki adamlar peşimizi bırakmamışlar, geliyolar. Dedim malları kurtarmaya galharsam geç galırım, adamlar beni yahalar. Malları bırahtığım gibi kendimi attım Sığınağın başına. Yuharıdan aşşa, tam Sığınağın başına, köyü gözüktüğü yere. Koşarken adamın bi tanesi dedi ki yörü gızılbaşın gızı, anaan ahlı başındamış, dedi, eyi gaçdın gurtuldun, dedi.

Neyise bahtım geri döndüler. Ondan sonra ordan geriye doğru geldim.Bi bahtım arhadaşlar şeye aşmış... Eeee... Paltuçuhur'a. Paltuhur'dan bi daha geri geldiler. Benimle beraber, inekleri aldık götürdük Paltuçuhur'a. Unnara gızdım. Dedim, la beni bırahıp da nasıl gaçiisiz eyle. Ben galdım urda tek başıma. Ya goruhçular beni yahalasaydı? Onnar da gorktular tabi. Beyle bir anımız oldu yani. Cürüşon'un gorucularından zor gurtulduydum.

Gülname Kaya - İstanbul - 20 Mayıs 2010

-----------------------------------------------

2.Öykü - 06 Ocak 2012
EYLE BİR DAYAK YEDİM Kİ?

Köye bi tane doktur geldiydi. Ben de öyle hastayım öyle hastayım ki miğdem ağrii. Miğdemde ülser gibi bişey var. Neyse gettim doktur bana iki tane iğne vurdu.

Undan sora Hanife anam da dedi ki:
-Kızım dedi, al şu ineği al götür, birazcık dolaştır gel dedi.
İnee alıp indim ki Kösegilin Kibar'ıynan Ayvazgilin Nazım'ı mal yayilar. Urda da Güldalı'nın halası varımış. Unların malları besbelli tarlıya girmiş, kadın unlara kızmış.

Ben de indim, hani urda ineen peşindeyim, unların yanına doğru gettim. Unlar daha yılandaşlarının biraz ötesindeler.

Arkadaş, hemen öteden beri Güldalı gelmesiynen deynenen bana bi girişti emme, o iğne vurulduğum yerlere vurup durii. Elinde deynek beni vura vura öldürdü hebile. Adam akıllı öyle bir dayak yedim, öyle bir dayak yedimki daha yerimden kalkamıyorum. Beni bi yakaladı saçlarımdan tuttu. Elinde bi deynek. Deynenen habire vuri. Neyse döydü döydü, dayaa yedikten sonra eve geldim.

Anam dedi ki gız gızım bu halin ne? Deynen vurduğu yerler hep kabardı kalktı. Ana dedim beni Güldalı döydü dedim. Binnaz anam (babaannem) getti Güldalı'ya çattı. Sen utanmadın mı arlanmadın mı bu kızı niye böyle döydün?

Ali var ya, dayaa yedim, hiç unutamam. Hakkımı helal etmiyorum. Yani öldü gerçi. Öyle düşünmemek gerek deyl mi?

Gülname Kaya - İstanbul - 20 Mayıs 2010

----------------------------------------------

1. Öykü - 13 Temmuz 2010
BABAMIN ÖLÜMÜ

Yıl 1960. Ünye'ye gitmek için köyden çıktık. Çalgan'dan geçerken oradan bir kadın elimden tuttu, adımı sordu. Gülname dedim. "Ben, bu kızın adını Birsen koyuyorum," dedi. Bak bunu hiç unutamıyorum. O günden sonra bir adım da Birsen oldu.

Neyse uzatmayayım. Sonunda Ünye'ye vardık. Ünye'de dururkere bir gün Zeykir ablaylan duruyorduk. Babam her akşam geliyordu, gelirkene bana kofret getiriyordu. Beni çok seviyordu.

Heç unutmuyorum, bir akşam hamsi de getirdi. Gine cebinden kofret çıkarıp bana verdi. Beni öptü, gözlerime baktı; "Bu kızımın gözünün farı da heç gitmiyor," dedi. Neyse Zeykir ablaya hamsiyi çekmesini söyledi. Zeykir abla, hamsiyi çekti, ben de tasınan su töktüm. Altı yaşındaydım, çok iyi hatırlıyorum.

Bir iki gün sonraydı. Muzaffer, ortadan kayboldu. Ara ara bulamadık. Oysam babam, kucağına almış onu doktora götürmüş. Öteden beri çocuk kuçağında gülerekten geldi. Zeykir abla dedi ki, "Çocuğu niye götürdün? Sabahtan beri çocuğu arıyoruz." Babam "Doktora götürdüm, birazcık rahatsız," dedi. Gine eğildi beni öptü.

O günlerin birinde Zeykir abla bağırıp, çağırıp, ağlamaya başladı. Bir yandan da eşyaları toparlıyordu. Nasıl ağlıyordu ama sesi halen kulaklarımda. Hemen anamı çalıştığı yerden çağırdılar.

O günü hiç unutamıyorum. Babam ölmüş. Şöyle ölmüş; inşaatta çalışırken beton dökmüşler. Kalıp tahtasının bir tanesini atmış, ikinciyi atarkere kalp krizi geçirmiş. Hemen uraya yığılmış. Hasteneye götürmüşler babacığımı. Urda ölmüş. Sonra babamı getirdiler, evin ortasına yatırdılar. Üstüne bişey örttüydüler.

Babam ölmeden önce anama demiş ki:

-Eğer ben ölürsem sakın ölümü buralarda bırakma. Sen ölürsen de ben senin ölünü bırakmam.

Bir hafta önce böyle konuşmuşlar, hemi de resim çektirmişler. Bizi de sinemaya götürdüler. Yeniköylü Zeynep de varıdı, bak onu da hatırlıyorum.

Neyise uzatmayalım. Para yok, pul yok, kış günü, şubat ayı. Bir tane arabacıya demişler Giresun'a kadar götür diye. Adam para istemiş. Anam da demiş ki:

-Bende para yok. Çocuklarımı satacam. Alan varsa hepsini satıp bunun ölüsünü köye çıkarıcam.

Arabanın şöförü de ağlamış.

-Öyle şey mi olur! Ben götürürüm, demiş.

Zaten o sırada Hüsnü amcam Ankara'dan geldi. Ondan sonra köye nasıl gettiğimiz hatırlamıyorum.

Gülname KAYA
20 Mayıs 2010 - İstanbul
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------