Anasayfa
1-Ali Kaya
2-Gülname Kaya
3-Gülsüm Aydoğan
4-Yeter Bakar
5-Selfinaz Şahintaş
6-Emine Öztürk
7-Alibey Bakar
8-Hanım Bal
9-Bektaş Bal
10-Gülaştı Aydoğan
11-Fadime Aydoğan
12-Gülüzar-Hüseyin
13-Nazime Aydın
14-Gülseren Öztürk

9-Bektaş Bal


ANASAYFA

İÇİNDEKİLER
1-Zimon Dağı'ndanç Odun Getirme - 08 Aralık 2010
2-Onbaşıgilin Bayramı'nın Kayboluşu - 06 Ocak 2011

sozden-yaziya-foto-bektasbal.jpg

sozdenyaziya-ince-cubuk.jpg

2.Öykü - 06 Ocak 2011
ONBAŞIGİLİN BAYRAMI'NIN KAYBOLUŞU

1971'de. Nisan ayıydı. Bayram gaybolmuş diye duyduk. İşde Onbaşıgilin İbo'nun Bayramı... 27 yaşında. Askere de almamışlardı. Kulağı işitiidi,ama dili söylemiidi. Yok saf gibiyse de saf da değildi, dili söylemiyordu sadece.

Bayram gayboldu dediler. Biz galkdıh, Çiçekliçayır'a gadar gettik, iz miz yoh. Silah attık biz, Mahmud'un Gözesi'nde, sese gelsin diye. Kayanın Önü'nden, çaşurluk tarafından gettiğinden heç kimsenin haberi yoh. O taraf kar yalnız. Berilerde kar yoh. Büyük derede su birez var tabi de eyle adam götürecek gadar şey değil, coşkulu değil. Aşgamacak aradık bulamadık, geri döndük. Çorabımızı değiştirdik. Yememizi yiyip dinlendik.

Gece dediler ki galhın, herkes dağa. On, on beş gişi dağa çıktık. Gine Kayanın Önü'nden Paltuçukur'un içinden Kızlar Kalesi'nden aşıp aşşaya yukarı mahallenin başına indik. Löküsler de tam Kızlar Kalesi'nde söndü. Ahlın durur beyle. Ay ışığı ne gezsin, yağmur yağii. Zifiri garannuh, göz gözü görmüü. Herkes gorhusundan birbirine sarilii. Ha urdan gurt çıhacak, ha buradan ayu çuhacak. Tam ayu zamanı. Gış uyhusundan galkmış. Her köme bir gurt, ayu. Neyse indik evimize.

Gine galktık sabahınan. Bahtık ki birez daha gar yağmış. Milletin her biri bir tarafa dağıldı işte. Kimisi yazıya getti, kimisi Yeniköy'e getti, kimisi Guzuluğa getti, kimisi işte yaylıya uharı çıhtı. Soradan öğrendik ki Bayram'ın bir lastiği Kayanın Önü'nde bulunmuş. Nerden bilelim, biz hazırlanıp Paltuçukur tarafına yola çıhtık. Binalı, Eseflerin Hüseyin'i, Köse, Cicimaligilin Hasan'ı var, ben varım, Onbaşıgilin Celal'ı da varıdı. Annayacağın bizim mahallede ne tadar delikanlı varsa hepimiz çıhtık. Ha, Şahin de varıdı.

Sabah saat beş, altı araları. Yanımızda üç dene dört dene it var, beyle bizden önce gidiiler. Petekliğin Kıranı'nı çıhdıh, bi duman çöktü. İlahi yarabbi! Göz gözü görmüü, el ele duduşacan ki ancak o şekil gidesin, o kadar sis çöktü. Biz Kaçağın Dere'ye, Kayanın Önü'ne doğru gideceğimiz yerde Paltuçukur'a çıhmışıh, dumandan. Tam Paltuçukur'un uruya gidende bi gürültü goptu. Ana baba günü, Paltuçukur it sesinden yıhılii. Dedik ki tamam, ayu, Bayram'ı aldı, öldürdü, pelitin dibine gömdü. İtler uruya getti, gürültü gopardı. Beyle birbirlerini yiiler.

Aşşa inmeden duman hafif çekildi. Bi bahtıh ki ayu Kayanın Önü'ne doğru gidii, peşindeki itlerinen barabar. Biz daha berideyik. Aşşa indik, pelitlerin aralarını bahtık. Ayu, uraları daatmış, eşmiş. Ordan biz de geçtik şeye, Kayanın Önü tarafına, tepeye çıhdıh. İşte o zaman aşşada Satuh'u gördük. Satuh, bize baardı. Dedi ki:

-Bayram bulundu, aşşa gelin!

Aşşa gettik. Satuh dedi ki:

-Bayram, Çiçekliçayır'da derede suya düşmüş, Kamilşıh bulmuş, urda beklii sizi.

Gettik, tam Çiçekliçayır'a çıhdıh, bi de bahdık ki Kamilşıh, Bayram'ı arkasına vurmuş, Çilali'nin Durmuş'unun yardımıynan getiriiler. Kar çok fazla, yürümek çok zor.
Bayram'ı biz de tuttuk, Mahmut'un Gözesi'ne götürüp yatırdık. Bu arada karla karışık yağmur başladı. Üç dört dene şey kestik, sırık kestik, aynı sal yaptık. İpler varıdı. İplerinen barabar gerdik. Bayram'ı yatırdık üstüne. Çul mul yok ki, çul olsa şeyderik. Ondan sonra aldık köye götürdük.

Bayram'ı mezara koyup gelene kadar ne yağmur durdu, ne kar durdu. Yaav arkadaş demiiler ki yağmur dursun, ortalık sakinleşsin de undan sonra galdırah, onu da yapmiilar. Gettik yağmurunan garınan o çocuğu mezere goyduk geldik. Herşey dün olmuş gibi ahlımda. Çok acı bir ölümdü.

Bektaş BAL
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

1. Öykü - 08 Aralık 2010
ZİMON DAĞINDAN ODUN GETİRME

İlkokul çağlarındaydım. On bir ya da on iki yaşlarındaydım. O zamanlar bizim dağlardan yeterli odun verilmezdi. Sadece keşik odunu verilirdi. Çünkü orman korunmaya alınmıştı. Akılsızlık vardı. Peliti kesersek bir daha yerinin kuruyacağı sanılıyordu. Hâlbuki kesildikçe yeniden büyüyüp daha da gelişiyormuş da kimse bunu bilmezmiş.

Anlayacağın bizim dağdan verilen odun yetmezdi. Herkes kışlık odununu şurdan buradan elde etmeye çalışırdı. Kâna giderdik. O zaman oralarda orman falan yoktu. Büyük ağaçlar yoktu. Her taraf cıbızıdı, hatta cırcıbızıdı. İşte, sadece sağda solda kömeler vardı. Ne bulursak kökünü sökerdik. Sadece Yalnız Mereğin öte tarafında orman vardı.

Kuzuluk şimdi kocaman bir orman; ama o zamanlar sadece fidanlıktı, yeni yeni yetişiyordu. Bir taraftan bakınca diğer taraf görünüyordu. Ben hatırlamıyorum ama Armutlu düzden bakınca Sıcak Paar görünüyordu diyenler var.

Neyse Zimon'a oduna gittiğimizi anlatayım. Yaz tatilinin sonlarıydı. Kırıntı'dan babam, Çakıroğlu Mustafa, Yeniköy'den yedi sekiz kişi Zimon'a oduna gidecektik. Zimon, taa Şinik'ten ötedeydi. Şinik'le Gümüşhane arasında bir yerlerdeydi. Bana kalırsa en az elli kilometre vardı.

Yeniköy'den Mehralı Pala, dayımın oğlu Kel Haydar, Haydar'ın ablası, zurnacı Aslan'ı falan hatırlıyorum. Birkaç kişi daha vardı onları hatırlamıyorum. İçlerinde belki en ufakları benim. Babamın yanında, ona yardım etmeye gitmiştim.

Sekiz, on öküz arabasıyla Zimon ormanlarına doğru sabah köyden yola çıktık. Yeniköy, Kirazmaşat, Şinik üzerinden geçip Zimon dağına vardık. Birinci günümüz yolda geçti. Zimon'a vardığımızda öküzleri çözüp ot yedirdik, su içirdik, sonra çekip gitmesinler, kaybolmasınlar diye yine arabaya koştuk.

O gece dağda açık bir meydanda kaldık. Soba kalınlığındaki ağaçları getirip yığdık, ateş yaktık.Ateş var ya çok büyüktü. Sabaha kadar ateşi söndürmedik. Oradaki ağaçların kalınlıkları hayalimden hiç gitmiyor. Ben öyle kalın, o kadar uzun ağaç görmedim hiç. Ateşi iki gün hiç söndürmedik. Geceleri işte oraya, ateşin çevresine çulları serip üzerimize yorganımızı alarak yattıydık. Ormanda kalmak benim için çok heyecanlaydı. Yakınımız apaydınlıktı ama biraz uzaklar kapkaranlıktı. Tek başıma bir adım bile uzaklaşamazdım.

Dedim ya öküzleri arabalara bağlı olarak bırakıyorduk, çekip gitmesinler diye. Bazen çözüp gezdirerek, su içirerek rahatlatıyor, yine koşuyorduk. Bilmem, benim aklımda kaldığı kadarıyla öyleydi. Millet odun toplarken öküzlerin yanına bekçi dururdu, kaçıp gitmesinler, bir de onları aramayalım diye.

Ormanda odun boldu. Şiran Orman İderesinden izin alınmıştı. Kaçak göçek değildik. İkinci gün sabah erkenden odun toplamaya başladık. Öğlene kadar çevreden odun toplayıp arabaların yanına taşıdık. Arabaları yardımlaşarak yükledik, bir iyice sardık.. Öğlenden sonra saat üçte ormandan ayrılıp köye doğru yola çıktık.

Köyler arası anayollar güzeldi ama dağda yol yoktu. Gelirken kolay olmuştu ama dönerken arabalar dağ gibi olunca zorlanmıştık. Arabaları boş bulduğumuz uygun yerlere sürüyorduk. Yamaçlarda arabamız devrilecek diye çok korkuyorduk. Koplara, odunlara, iplere sarılıp dengede tutmaya çalışırdık. Büyüklerimiz, devrilme tehlikesi olunca, sıkışınca başlıyorlardı bağırmaya.

-Hızır yetiş!
-Ya Ali yardım et!
-Yetiş ya Hüseyin!
-Ya Allah,Ya Muhammed, Ya Ali!

Giderken arabaya bindiğim için yorulmamıştım. Ama dönüşte arabaya binmek yasaktı. Çünkü binilse binilse ancak arabanın kopuna binilebilirdi. Babam uyuyup da tekerin önüne düşeceğimden korkuyordu. Ben, yine de gizli gizli kopa binerdim.

Gece hava kararıp da karanlık bastırıncaya kadar yol aldık. Gece herhalde saat dokuz falandı, neresi olduğunu hatırlamıyorum, işte bir yerde durup konakladık. Yine ateş yaktık. Çay kaynatıp bir şeyler hazırladık. Karnımızı doyurup yattık. Sabaha karşı dört civarında yola çıktık. Üçüncü gün öğlenden sonra köye ulaştık.

Ya, işte böyle, eskiden ne günler geçirirdik. Gidiş elli atmış kilometre, geliş de öyle, ta o kadar uzaklardan odun getirmiştik. Şimdi hepsi hayal oldu.

Bektaş BAL - Ankara
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

karadoruk-aa@hotmail.com