Anasayfa
1-Ali Kaya
2-Gülname Kaya
3-Gülsüm Aydoğan
4-Yeter Bakar
5-Selfinaz Şahintaş
6-Emine Öztürk
7-Alibey Bakar
8-Hanım Bal
9-Bektaş Bal
10-Gülaştı Aydoğan
11-Fadime Aydoğan
12-Gülüzar-Hüseyin
13-Nazime Aydın
14-Gülseren Öztürk

6-Emine Öztürk


ANASAYFA

İÇİNDEKİLER
1-Patatesçi Karı - 12 Ekim 2010
2-Sincapla Arkadaşlık - 12 Ekim 2010
3-Tahu Götürme - 12 Ekim 2010

sozden-yaziya-foto-emineozturk.jpg

sozdenyaziya-ince-cubuk.jpg

3. Öykü - 12 Ekim 2010
TAHU GÖTÜRME

Yıl 1955-56'lardı herhâlde. Çok çok on yaşındaydım. Şimdi atmış üç yaşında olduğuma göre hesap et. Şimdi... Dediler ki, Mahmutçuklara düğün varımış. Tahu gönderilecek ya. Tahu götürmek de bana göre şerefli bişe. Şimdi... Elmas anam falan da şeyapamıyo.

Beni milletin yanına gattılar. Tahu da nebliim yarma bulgur goyuyolar bişenin içine... Hani yardım gibi oluyo ya. Milletin yanı sıra ben de gidiyom ama kendimi öyle bişey hissediyorum ki şöyle hani bişey oldum, tahu götürdüm gibisine... Yürüyerek gidiyosun ordan taa Mahmutçuklara işte. Biraz ileriye gidince davul zurna önüne geliyo falan. Ben dünyanın en mutlu insanıyım yani. Ben de bişeylere garışmış oluyorum.

Neyise işte gittik oraya. Herkes galabalık. Öyle şey canlanıyo ahlımda. Şöyle tahtalı bi ev. Kemençeyle oynuyolar tahtaların üstünde. Rap rap rap oynayanların ayakları tahtaya vuruyo ya öyle oynarken...

Tam o sırada... Zevkli gine şeyaparken bi çığlık geldi. İşte Bayram'ı ordan hatırlıyom; habu Sabri dayıların Bayram'ı... Gülemdemlerin evi ya... Hani düğün Gülemdemlerin evinde ya... Demek ki o da işte teyzesigile falan gelmiş. Mantar mı patlatmışlar, bişey mi olmuş da o yaralanmış işte. Ya da o mu birini yaraladı... İşte çocuğum ya tam hatırlamirım. Mahmutçukları öyle hatırlıyom yani.

O günkü mutluluğum... Hani ben bişe olmuş oldum, tahu götürdüm... Elinen beraber benim de önüme davul zurna gelmiş oldu ya... En mutlu hatırladığım köy anılarımdan biri o.

Emine ÖZTÜRK
----------------------------------------------

2. Öykü - 12 Ekim 2010
SİNCAPLARLA ARKADAŞLIK

Tam hatırlamıyom ama İzzet'in ölümünden birkaç yıl önceydi. İzzet 2001'de öldüğüne göre 97-98'lerdi heralda. Köydeki evi yeni yaptıydık. Ama daha tam işleri bitmemişti ki, kapıda bacada çalışıyoduk.

İşte o sırada sincaplarla tanışmaya başladık. Çok sevimliler zaten. Cevizin başındalar. Başka yerlerde ağaçların başında herkes govalıyo gargaları... Şeyleri de, sincapları da.

Cevizler olgunlaşmaya başladıkça sincaplar çoğaldı. Zevkle onları gözlüyoruz. Yani cevizleri koparmalarını, taşımalarını, getirmelerini falan. Arada İzzet sesleniyo:

-Hadi gızım bi tane de bana getir, hadi yavrum bi tane de bana ver! falan...

Sesimize alıştılar. Ordan getirip gölün başında oynuyorlar. Açıkça izliyoruz böyle. Kırıp yiyodular. Gölün başındaki o büyük kavak o zaman vardı. Kediler, kavaklara tırmanarak sincapların peşine çok düşüyolardı. Kediler çıktıkça sincaplar daha yukarılara çıkıyolardı. Sıkıştıkları zaman cikir cikir ses çıkarıyolardı. Sanki bizi gurtarın der gibi bize sesleniyolardı. Biz kedileri falan govalıyoduk. Serbest galınca direkt inip geliyolardı. Tekrar gorhusuzca ceviz taşıyorlardı. Gölün başında ceviz gırıp yemek hoşlarına gidiyodu besbelli. Bize seslenip köpekleri falan kovalattırıyolardı.

İzzet'inen onları izlemekten büyük zevk duyuyoduk. Amma bişey diyim mi? Herkes bizim gibi davranmıyodu. Tüfeğinen gargaları vuranlar vardı. Gargaların yanında sincaplar da tehlikeye giriyolardı. Güya cevizleri goruyolardı. Hâlbuki gorumak için vurmak mı lazım? Kışkışlarsın, govalarsın...

Düşünsene, o hayvanlar olmasaydı çevremizde, köyde yaşamanın ne tadı olurdu. Değil mi?

Emine ÖZTÜRK
----------------------------------------------

1. Öykü - - 12 Ekim 2010
PATATESÇİ GARI
Tuzluçayırdaydık. Güssün anamın sağ zamanıydı işte. Bizim evlerin önündeki yolun karşı tarafında... Hani 19 Mayıs İlkokulu'na giden yolun orada bi Hatice hanım varıdı. Hatice hanım değil ya patatesçi Hatice garı. Patates satıyo ya ondan... Biz de ondan alışveriş yapardık. Herkes birbirini tanırdı zaten eskiden. Yani evler de seyrek.

Bunnar iki kadın kavga ediyolar. Öyle az uz değil. Birbirinin saçını başını yolarak hani. O sırada Güssün anam da bizim evlerin orada oturuyodu. Kavgayı izliyodu ama uzaktan kimin haklı kimin haksız olduğunu nereden bilecekti? İkisi birbirini dövüyordu, görünen oydu.

Neyse garıları ayırdılar. O patatesçi garı yani Hatice hanım dediğim... geliyo Güssün anamın yanına. İşte şöyle diyo:

-Güssün bibi neydiisin? Burada otururken o nalet garının beni nasıl dövdüğünü dışarıdan doğru gördün değil mi?

-He gız, dööştünüzü gördüm, dedi Güssün anam.

Anam yumuşak gonuşunca patatesci garı:

-Güssün bibi, dedi. Ben seni şahat yazdırayım da garagola gel benim dövüldüğümü anlat.

Güssün anam, şahit lafını duyunca sinirlendi. Öyle yumuşah yumuşah dinerken:

-Yene gocam yene yene, dedi. Sen daa edepsizidin. Eyi garı olaydın dööşmezdin, dayağı yemezdin. Ha şimdi haburadan galharım, garagola giderim, patatesçi garıyı dövdüler derim. Been ne, dööşmüyeydin.

Patatesçi garı bişeye benzetemeyerek galhıp kös kös evine gitti.

Emine ÖZTÜRK

karadoruk-aa@hotmail.com