ÖNSÖZ
Hüseyin Aydoğan
Ayşegül Doğan
Solmaz Günel
Durmuş Öztürk
Yılmaz Bakar
GülsenG.Kambur
Sefa Öztürk
Cemal Aydoğan
Kemal Günel
Hüsnü Öztürk
Durmuş Günel
Fatma Coşkun
Sizin Sayfanız

Durmuş Öztürk


ANASAYFA

siirlerimiz-durmus_ozturk.jpg

08 Şubat 2015
SAZ’IM

Sen bir kuş oluver, ben de kanadın,
Beraber eğlenip, gezip tozalım
Dostluğunu bildim çoktan anladım
Güzelim ‘bağlamam’ hey güzel dostum.

Sapın gürgenden, çanağın maundan,
Sesin- daudidir- gelir derinden
Dumanlı kafayla, sana sarılsam
Sevgiyi dostluğu, paylaş be dostum.

Yedi tel seslenir, kimisi sarı,
Beraber çalarlar, türküyü barı,
Herkesi severler, ille de yari
‘Yar’sız yaşamak zordur, canım dostum.

Bağrın pek yufkadır, olamazsın taş,
Garibe dost, dertlilere arkadaş,
Kerem’e, Veysel’e…sen oldun yoldaş
Aşıklara maşuk, olan ey dostum.

Kendi aramızda, çalar söyleriz,
Hülyaya dalıp, dünyayı boylarız,
Bazen de duygulanarak ağlarız
Deşarz oluyorum, doluyum dostum.

Durmuş Öztürk - 7 Şubat 15
-----------------------------------------------

30 Ocak 2015
KÖYÜMÜZDEN BİR HATIRLATMA
Biz, kökeni Kırıntı’lı olmayan Kırıntılıyız,
Bu beldeye, sekiz-dokuz ayrı yöreden gelmeyiz.
Önce semt semt oturduk ki bir çeşit yaylacı idik,
Ve buraya toplandık, artık Kırıntılıyız dedik.
Öztürk’ü Aydoğan’ı ve de Gündoğan’nımız var,
Bakar, Şahvelioğlu, Günel Kaya’lar ve Kara’lar
Kaynaşıp komşu olmuşlar, ne de güzel yaşıyorlar.
Sevgi saygı ortamında, birbirini seviyorlar.
Bal’ımız. İlgün’ümüz Güngör ve Aydın’ımız burada,
Birlik beraberlik içindeyiz, kalmayız hiç darda,
Coşkun’lar coşar, Sofuoğulları da birlik olursa
Kimseden zarar görmeyiz, bize pusu kursalar da.
Ben bu köyde doğdum, yaşım oldu seksen,
Geriye dönemem, tepkili jet uçağa da binsem,
Bülbül altın kafesi reddetmiş, çalılarmış vatan
Öt kuşum tebrikler, ben öğle düşünüyorum zaten.

Durmuş Öztürk – Kırıntı - 30 Ocak 2015

-----------------------------------------------

22 Aralık 2014
GERÇEK KIŞ

Bugün yirmi iki aralık, geliyor … onbeş
Fırtına başladı kar yağıyor, böyledir kış.
Soğuk, don, kırağı,çiğ bizimle iç içedir
El üşür, ayak üşür, karın şişer gözler şiş.

Sis bürümüş dağı-taşı, bulutlar ters dönmüş
Süzülen kar taneleri, tarak olmuş sanki
Beyaz şeritler gibi, ip çekilmiş boşluğa,
Yağdıkça doluyor, dağ - bayır, illada yokuş.

Gerçek kış böyle gösterdi kendini, oh ne iş
Sokakta hayvanlar ac, kimisi de uyuşmuş.
Aclık - soğuktan ölürler, kurtlara yem olur
Anlatamazlar, sanki kaderleri buyumuş.

Talih, şans kader derler, doğru mu acaba?
Bu sözcükler sadece bizler için mi bilmem?
Tanrıya güven ve , bu gününe şükret derler
Güvenim var ama, hak hukuk yoktur, ne edem.

Bayağı duygusallaştım, bilmem ki ne oldu?
İçimden haykırmak geliyor, gözlerim doldu.
Robot insan olmak mı, yook, kabul etmem onu
‘İçli’ insanlara saygım var, en güzel ve doğru.

Odun,diyerek geçme, kışın budur aranan,
Odamıza hayat verip,aşımızı pişren,
Ama..’odun adam ki’ pek sevilmez, sayılmaz
Robota benzer ‘odunluk, benimsenip korunmaz

Durmuş Öztürk
22 Aralık 2014/Kırıntı

-----------------------------------------------

21 Nisan 2013
KÖYDE KIŞ

Kış gelince çoğu evler hep ıssız,
Yanmıyor ocaklar, sobası külsüz
Ses yok içeride, olmuşlar dilsiz
Neler oluyor, bu sen misin köyüm?

Kar yağıyor, kapıları kaplıyor,
Bacalardan ak tütünler tütmüyor
Musluklarından suları akmıyor
Nerde sahiplerin, öksüzmü köyüm.

Köyde kalanlar, şurada burada
Kimi aşağıda, kimi yukarda
Bazen sıkılırlar, kalırlar darda
Kalaba nüfusun nerede köyüm.

Issız evler, heykel gibi kalırlar
Kedi – köpekler şaşırıp dururlar
Ac kalarak uzun uzun havlarlar
Yardım ediniz bize, derler köylüm.

Bahar olunca boş evler doluyor
Taze kan geliyor, yüzler gülüyor
Hayvanlar da, anlayıp zıplıyor
Daima şen ol, şenlen be köyüm.

Gecenin birinde kendi evimde
Pek doldu içerim, durduğum yerde
Aldım kemençemi, vurdum teline,
Ayrılık türküsü, söyledim köylüm.

Durmuş Öztürk
Not: Bu dizeleri kışın karalamıştım,
Size şimdi gönderebildim.


----------------------------------------------

11 Eylül 2012
SONBAHARA GİRERKEN

Kırıntı'da, kalabalık günler,
Sönmeye mi başladı?
Azalıyor sesler,
Tutuluyor nefesler,
Tenhalığın kokuları geliyor.
Gençler çekilip gitti,
Bu günlerde, bakıyorum da,
Gümleyen sesler de bitti.
Eylül ayı girdi,
Seziliyor sonbahar,
Ve sonbaharda ormanlar,
Renk yarışına kalkarlar,
Ala,yeşile, sarıya bürünüp
Renklerini de yarıştırıp ,
Güzelliklerini tartışırlar.
Şahit olun ey insanlar
Hangimiz haklıyız derseler,
Bizi aracı tutar da,
Fikrimizi sorarsalar,
Ben de derim ki, hey dünyanın güzelleri,
Düşünecek neyiniz var ki ?
Hepiniz güzel, harikulade
Hiçbiriniz, değil geri.
Sizsiniz dünyanın, bilin ki,
Benim hayatımda yoktur yeri.

Durmuş ÖZTÜRK - 11.09.2012 - Kırıntı

----------------------------------------------

09 Haziran 2012
KIRINTI'DA KIŞ

Kış gelince çoğu evler hep ıssız,
Yanmıyor ocaklar, sobası külsüz
Ses yok içeride, olmuşlar dilsiz
İçim doluyor, bu sen misin köyüm?

Kar yağıyor, kapıları kaplıyor,
Bacalardan ak tütünler tütmüyor
Musluklarından suları akmıyor
Yakışmıyor sana, cananım köyüm.

Köyde kalanlar, şurada burada
Kimi aşağıda, kimi yukarda
Bazen sıkılırlar, kalırlar darda
Kalaba nüfusun nerede köyüm?

Issız evler, heykel gibi kalırlar
Kedi – köpekler şaşırıp dururlar
Ac kalarak uzun uzun havlarlar
Yardım ediniz bize, derler köyüm.

Bahar olunca boş evler doluyor
Taze kan geliyor, yüzler gülüyor
Hayvanlar da, anlayıp zıplıyor
Daima var ol, şenlen be köyüm.

Gecenin birinde kendi evimde
Pek doldu içerim, durduğum yerde
Aldım kemençemi, vurdum teline,
Ayrılık türküsü, söyledim köylüm.

Durmuş Öztürk
09/06 / 2012 -00:21
Not: Bu dizeleri kışın karalamıştım,
Size şimdi gönderebildim.

-----------------------------------------------

29 Mayıs 2012
ÖZLEM VE GERÇEK

Bu gün gezmek istiyorum
Bizim dağları,
Gönlüm, gözüm açılsın,
Çözülsün ayağımın bağları.

Kândan ya da Peteklikten,
Yoksa Kuzuluktan mı, yola çıkayım?
Düşünüyorum,
Nasıl karar vereyim?

Kızlarkalesi'nden yukarı...
Niyetim işte bu oldu,
Bence bu güzargâh,
En ilginç yoldu.

Uzun solukla çıktım, Anıt Ardıç'a,
Özlemle sarıldım bu yaşlı dosta,
Dile gelse de yaşadıklarını,
Ben dinlesem, o anlatsa.

Gövde çevresi,
Oldukça geniş bir çember,
Üç kişi kucaklayacak olsa,
Parmakları zor değer.

Çok yoğun duygularla
Vedalaştım ardıçla,
Yavaşça uzaklaştım,
Kızlarkalesi';ne ulaştım.

Bir de baktım tam zirvede,
İnanılmaz mevziler,
Eeey ünlü tepe,
Neler görmedin ki neler?

Sıra sıra mevziler
Oyun için yapılmadı,
Düşmanların önündeki
En büyük engel onlardı.

Daldım derin hülyalara
Vedalaştım çıktım yola,
Biraz sonra ulaştım
Çanakçı Yaylası'na.

Yaylalar üstte olsa da
Alttadır yaylanın çeşmesi,
İnsana büyük güç verir,
Sudan bir yudum bile içmesi,

Oyalanmadan çıktım yola,
Vardım Tarhana Boğazı’na.
Oranın hiç doyum olmaz
Hem baharına, hem yazına,

Hey heeey! Yine de heyyy!
İşte gözüküyor Aşığın Pınarı.
Ta tepelerde kalmış,
Kıştan kalma soğuk karı.

Vardım ki gürül gürül akıyor,
Buzu kıskandıran suyu,
El dondurmayı seviyor.
Hep böyledir, şakacıdır huyu.

Issızda, tek başıma,
Oturdum su başına,
Ufaklığı bıraktım,
Duru sulu oluğa

Ufaklığı bitirsem de,
Seriihoş olamadım,
Sair zamanlarda da,
O tadı bulamadım.

Oturmaktan yoruldum,
Çimenlere uzandım,
Bulutlara bakarken,
Gerçek mutluluğu tattım.

Tam karşımda Kayacık,
İşte Berdiye Dağı,
Çok da net görünüyor
Hem solu, hem de sağı.

Sağ tarafta Alucra,
Karabörk ve Çakmanus,
Giresun tarafları,
Aydınlık değil, hep pus.

O yönde ünlü dağdır,
Pek yüksektir Akıl Baba,
Babam göstermişti o dağları,
Ondan kaldı hatıra.

İki bin on iki mayısında
Dağlara çıkamasam da,
Hayalden de olsa bu gezi,
Bana büyük zevk verdi.

Ben bir ozan olmasam da,
Duygularımı yazdım,
Düşlerimin devamını,
Zaman zaman yazacağım.

Durmuş Öztürk - Kırıntı



-----------------------------------------------

25 Ocak 2012
KÖYDE YAŞAM

Bakıyor dışarı, güneşe karşı,
Ağaçta top karlar, soğuğa karşı,
Sevdiğim karşımda taralı başı,
Ben de bu güzelle yaşar giderim,
Köyümde hayatı, şölen eylerim.

Tuztaşından çıkıp köye bakınca,
Duygulanırım, onları görünce
İçinde yaşıyor, sevdiğim gonca,
Ben de bu güzelle yaşar giderim,
Sıkıntılar gider, şölen eylerim.

Zirvelerden uzaklara bakarım,
Enginleri görüp düşler kurarım,
Sevdiğimle düşü, ortak eylerim,
Ben de bu güzelle yaşar giderim,
Türküler söyleyip, şölen eylerim.

Doğamızın her köşesi, bir cennet,
Tanrım bu güzellik canıma minnet,
Yan yana, başbaşa, eller bir kenet
Ben de bu güzelle yaşar giderim,
Dostları toplayıp, şölen eylerim.

Derelere dalıp , düze çıkınca,
Yokuşları çıkıp, bele varınca,
Taşlara sırt verip, bir ooh! çekince,
Ben de bu güzelle yaşar giderim,
Taşlar yastık olur, şölen eylerim.

Durmuş ÖZTÜRK - Kırıntı - 24 Ocak 2012

----------------------------------------------

13 Kasım 2012
KIRINTI'NIN BAŞLARI

Kavimler, kabileler, aileler
Çoğu zaman, mekân değiştirmişler;
Bu oluşumdan Kırıntı'lılar da
Geçmişte nasiplerini almışlar.

Kökeni Orta Asyalı olarak,
Dünya coğrafyasına dağılarak
Zamanla Kırıntı'ya da gelmişler,
İşte yurdumuz deyip, kaynaşmışlar.

Pek değerli insanlar yetiştirmiş,
İz bırakanlar olmuş, halka mal olmuş,
Recep'in Oğlu, bunlardan biri
Köyün tarihinde, ayrıdır yeri.

O, gözü pek, sözü tok bir kahraman,
Aman ..! diyenlere hep kucak açan,
Sen, mertlikle, insanlıkla tanındın,
Yobaza, zalime, vermedin aman .

Kemençeyi ben, alınca elime
Yayı sürüyorum ince teline,
Kırıntı'nın başları ulan, diyorum,
Basbas bağırıyorum ya, kime ne!

Yüzyıl önce yaşamışsın burada,
Öldüm diye, kederlenip üzülme
Halâ yaşıyorsun, biliyor musun?
Sevenlerinin,sazında-sözünde.

Durmuş Öztürk
Kırıntı-13/01/2012

----------------------------------------------

01 Kasım 2011
GAM YEMEM

Kırıntı'da doğdum,
Taşıyla toprağıyle yoğruldum,
Havasını aldım, rüzgârıyle savruldum.
Geldim yetmişbeş yaşına,
Ne acizlendim, ne de yoruldum.
Bu kafa, bu bilinç sürüp giderse,
Sevgim artarak devam ederse,
Mutluluğum zirveye ulaşır,
Ölsem de, gam yemem diyorum

Durmuş ÖZTÜRK - Kırıntı - 3 Ekim 2011
----------------------------------------------

24 Nisan 2011
TOPLUM ve BİZ

O da kim ki !..
İsmini duymak istemiyorum,
Çok çok söyleriz,
Tekrarlarız bu sözleri .
Yaparız onları,
Ağzımızın ezberi.
Madalyon var ya,
Evet evet madalyon,
Tersine çevrilir,
Bizimle ilgili yorumlar yapılır,
Merak eder, çekeriz beri,
Okur okur, bakarız ki
Hiç kimsenin,
Ama hiç kimsenin
Bizden yoktur haberi.

Durmuş ÖZTÜRK
----------------------------------------------

23 Mart 2011
ÇEŞME ve GÖZELERİMİZ

Yararlarını saymak, bir ömür ister,
Sudan bahsediyorum, dostum kulak ver,
Hayat onunla başlar, onunla biter,
Su değerlidir, kıymetini bilelim.

Kırıntı'da çok vardır içme suları
Gür, akar akar, azalır bazıları
Çoğu kez dinlerler, kemençe, sazları
Suyla gelen seslere, kulak verelim.

Geçmişi anımsatır, Gelinciktaşı,
Soğuktur suyu, taşla çevrili başı,
Köprü kavisli,sanki bir insan kaşı,
Emek verenlere sağlıklar dilerim.

Ünlü geçmişi var, Mahmut'un Gözenin,
Burda yaşamış, atası Kavrazlının,
Kışın ayrılmazmış, hem yaz, hem de güzün,
Rahat uyu Mahmut, huzurlar dilerim.

Ziyaretçisi çoktur, Taşınaltı'nın,
Çevresi açıktır, Aşığın pınarın,
Konumu çok yüksektir, Soğukpınar'ın
Yüksekden enginlere, bakmak isterim.

Tuğkıranı'nı, Çiçekliçayır'ı ben,
Alibaba'nın her yıl emeğiyle hem,
Kaçağındere'ki çeşme emeğinden,
O'nu minnetle,rahmetle yad ederim.

Bir arkadaşımız vardı Ayşe Bayram,
Sırtıyla kum taşıdı, ayan beyan,
Çeşmeler yaptırdı, herkesçe ayan,
Arıyor gözüm seni, nerdesin Bayram.

Yad etmediğim çeşme, gözelerim,
Kusurumdan dolayı, özür dilerim,
Aşırı duygulandım, vallah billahi,
Ömrüm oldukça, sizleri de gezerim.

Durmuş ÖZTÜRK - Kırıntı Köyü
----------------------------------------------

10 Kasım 2011
ON KASIM

Bugün on kasım, içim sızılıyor,
Rahat ol gönlüm diyorum, olmuyor
Sen de geçeceksin bu köprüden bil,
Düzen böyle olmuş, devam ediyor.

Herkes ölür, sakın sakın demeyin,
Böyle bir gaflete hemen düşmeyin,
Atamız yaşıyor, bugün her yerde,
Zihinde, evrende, eserlerinde.

Beden kaybolur, fikir hep yaşar,
Çağlardan çağlara, sel olup taşar
Atam, cumhuriyet senin eserin,
Eski-yeni nesil, yolunda koşar.

Yetmiş üç yıldır, seni anıyoruz,
Sevgini tazeleyip, izliyoruz,
Halkın seni, asla unutmayacak,
Yaşatıp, yüceltmeğe söz veriyoruz.

Durmuş ÖZTÜRK

-----------------------------------------------

27 Nisan 2011
TOMURCUK

Ağaçtaki tomurcuk,
Yaprak değil, çiçekti.
Dal üstüne konmuşlar,
Yanyana oturmuşlar,
Nazlı nazlı bakışan,
Birbiriyle barışan,
Güzellikle yarışan,
Sanki bize,
Gülücükler yollayan,
Birer sevimli çocuk.
Dünya sizinle güzel,
İnsan, sizinle güzel,
Arı, sizleri özler
Sizleri övmek için
Binlerce var
Duygulu, güzel sözler.

Durmuş ÖZTÜRK

----------------------------------------------

23 Mart 2011
KIZLAR KALESİ

Yeni geline benzer, Kızlar Kalesi
Doruğuna çıkıp, oturasım gelir,
Ne derdin kalır, ne de,sitres belası
Dinlenip enginlere, bakasım gelir.

Sallana sallana, kaleye çıkılır,
Yokuştur yolu, hep nefesler kesilir,
Yoruldum ama, yine geleyim denir
Kıvrılan yokuşları, çıkasım gelir.

Yamacında böğürtlen, çilek yetişir,
Çaşır mantarların da, başta güreşir
Ziyaretçiler lâle, sümbül devşirir
Onları rozet yapıp, takasım gelir.

Gurbette hasretliler adını söyler,
Dillerden düşürmez, etmiştir ezber
İster yağmur yağsın, ister essin rüzgâr
Rüzgârının üstünde, yüzesim gelir.

Mevzilerin halâ, cap canlı şahittir
Ölenlerin bilki, hepsi şehittr,
Neler... neler olmuş, çook zaman geçmiştir
Zaman tüneline, giresim gelir.

Kafam pek eskilere, dalıp gidiyor,
İpek Yolu, Uygurlar, Göktürkler diyor
Oturuyorum ama, ruhum geziyor,
Kuş olupta oraları, gezesim gelir.

Durmuş ÖZTÜRK
9 Mart 2010 salı, 00.42
----------------------------------------------

karadoruk-aa@hotmail.com