ÖNSÖZ
Hüseyin Aydoğan
Ayşegül Doğan
Solmaz Günel
Durmuş Öztürk
Yılmaz Bakar
GülsenG.Kambur
Sefa Öztürk
Cemal Aydoğan
Kemal Günel
Hüsnü Öztürk
Durmuş Günel
Fatma Coşkun
Sizin Sayfanız

Kemal Günel


ANASAYFA








01 Aralık 2011
KÖYÜMÜZDEN - BÜYÜĞÜMÜZDEN

Köyünü unutma; ayak bastığın yeri Tanı,
Bu şiirde herkes kendinden bulacak bir Anı,
Bazen düşünüp bazen gülerek oynayacak her Yanı.
Zaman tüneline girmek isteyen varsa gelsin Beri.

Tuztaşı'dır köyümün ilk Durağı,
Çıkınca kızlar kalesine, görünür yakını Irağı,
Siz hiç yaptınız mı ekinden Tarağı?
Başağı dantel gibi dokuyan varsa gelsin Beri.

Paltuçukur, gözün döker, Gazeli,
Köyümüz hoştur, evveli Ezeli,
Orda demet demet herdem Güzeli,
Toplamadım diyen varsa gelsin Beri.

Yaylamın başındadır Bölükmeşe'si,
Burada artar kesilmez insanın Neşesi,
Buz gibidir Soğuk Pınar Çeşmesi,
Dişleri üşümeden içebilen varsa gelsin Beri.

Düşürmesin yaratan bizi Derde,
Abdal Dedem durur ulu bir Yerde,
Gelmişle geçmişin arasında olur mu Perde?
Gönül perdesini kaldıran varsa gelsin Beri.

Giderdik derelerin Kenarına,
Yaslanırız ormanın Çamlarına,
Hep beraber Aşığın Pınarı'na,
Çıkmadım diyen varsa gelsin beri.

Hata etme; bil, tanı Soyunu,
Çıkınca Burga Baba'ya oynadık Oyunu,
Kurban kesip yüzdük Koyunu,
Bir lokma etmek isteyen varsa gelsin Beri.

Gezdik tonarları, geçirmedik günü Boşuna,
Gelin olmuş ninem topal bir Tosuna,
Kavuşmak isteyen gelsin harman Taşına,
Çeyizim hazır diyen varsa gelsin Beri.

Ağyardan sökerlerdi Kütüğü,
Cemlerde sorgulardılar Kötüyü,
Getirdik peştamalda Düdüğü,
Yemedim diyen varsa gelsin Beri.

Ömrü uzatır insanın Neşesi,
İyi mazu olur Kân'ın Meşesi,
Bastırınca ormanların karanlık Gecesi,
Odun çalmadım diyen varsa gelsin Beri.

(Devam edecek...)

siirlerimiz-kemal-gunel.jpg

31 Mart 2011
KIRINTI KÖYÜ'NDE

Tuz taşından çıktım köy göründü
Kızlar kalesini dumanlar bürüdü
Eşler dostlarla çiçek çayıra yüründü
Şu bizim Kırıntı Köyü'nde

Yıllar sonra döndük ayrıldığımız sılaya
Herkes hasret giderdi ana bacı halaya
Dostlara açıktır evler verilmez kiraya
Şu bizim Kırıntı Köyü'nde

Aldık yükümüzü vurduk harman taşına
Yürüye yürüye vardık terek taşına
Ovaları yeşil dereler benzer gözyaşına
Şu bizim Kırıntı Köyü'nde

Çıkınca Yoğurt Taşı'na baktık sağa sola
Yorulduk Mahmudun Gözesi'nde verdik mola
Minder bulamadık oturduk eski bir çula
Şu bizim Kırıntı Köyü'nde

Paltuçukur'un sırtından geçtik
Orak alıp geven çaşır biçtik
Aşuğun Paarı'ndan buz gibi su içtik
Şu bizim Kırıntı Köyü'nde

Büründük kimimiz yeşil kimimiz kırmızı abaya
Çadır açıp mesken kurduk Karaburga'ya
Eğildik niyaz eyledik Yatırbaba'ya
Şu bizim Kırıntı Köyü'nde

Yürümekten ayaklarımız yerde süründü
Tuğ Kıranı'na çıktık yayla göründü
Bölük meşe dumanlara büründü
Şu bizim Kırıntı Köyü'nde

Her günümüz neşe her anımız hay hay
Bostanlara giderken gördük bir at bir tay
Istaan Deresi'nde yapıp içtik mis gibi çay
Şu bizim Kırıntı Köyü'nde

Bostanların yolu hem toprak hem taşlı
Mezarlardan geçenlerin gözü yaşlı
Bir Hasan Derviş yatar ki ulu başlı
Şu bizim Kırıntı Köyü'nde

Nahıra katarlar inekleri ayırırlar danaları
Ekin yonca biçer gelinleri sunaları
Kardeş bacı yenge gezdik tonaları
Şu bizim Kırıntı Köyü'nde

Bindik ata elimize aldık yuları
Çiçeklere bürünmüş değirmenin kenarı
Dinlene dinlene çıktık Soğuk Pınar'ı
Şu bizim Kırıntı Köyü'nde

Hır gür herkes tarlasını sıvara
Kerpiç yerine tuğla dizmişler duvara
Kars'tan çoban tutmuşlar davara
Şu bizim Kırıntı Köyü'nde

Sıra sıra ekilmiş kavaklar söğütler
Elektrik telefon gelmiş birbirini öğütler
Büyük mezarlıklarda yatar nice yiğitler
Şu bizim Kırıntı Köyü'nde

----------------------------------------------

Yaylanın yolları dik yokuş
Kızlar çeyizlerine işlerler nakış
Abdal Dede'den ne güzeldir bakış
Şu bizim Kırıntı Köyü'nde

Seven sevdiğine mektup nağme salar
Cırcır böcekleri gece gündüz saz çalar
Mal davar dibekten tuz yalar
Şu bizim Kırıntı Köyü'nde

Yeşile bürünmüş tarlaları ovaları
Evleri çamurdur dökülür sıvaları
Her ağacın başında kuş yuvaları
Şu bizim Kırıntı Köyü'nde

Herkes şapkasının altında bir ağa
Patatesler pancarlar bürünmüş bağa
Tan yerinde çoban nazlı nazlı çıkar dağa
Şu bizim Kırıntı Köyü'nde

Hep böyle geçmiş nice zaman çağlar
Kadınlar başına tarlabaşı bağlar
Tuluk yayıp yaparlar taze tereyağlar
Şu bizim Kırıntı Köyü'nde

Traktör gelmiş kaldırmışlar tapanı
Ne zaman gelsen görürsün yapı yapanı
Antika olmuş duvara asmışlar sabanı
Şu bizim Kırıntı Köyü'nde

Dur hele yolcu bakıp da geçme
Her göze başına yapılmış çeşme
Buz gibi su akıyor gel de içme
Şu bizim Kırıntı Köyü'nde

Bayramda seyranda kadınlar eline kına yakar
Petekliğin Kıranı'ndan dönüp manzaraya bakar
Göç bölük bölük olmuş yaylaya çıkar
Şu bizim Kırıntı Köyü'nde

Bazen yolları geçit vermez patikaları dar
Her derde deva bitkileri çiçekleri var
Yüce dağlarında eksilmez yaz kış kar
Şu bizim Kırıntı Köyü'nde

Karadoruk'ta kuşlar bir başka öter
Hiç ummadığın taşın başında çamlar biter
Dede Kemal der ki: Ayrılsak da gördüklerimiz bize yeter
Şu bizim Kırıntı Köyü'nde

Kemal Günel - İstanbul

karadoruk-aa@hotmail.com