ÖNSÖZ
Hüseyin Aydoğan
Ayşegül Doğan
Solmaz Günel
Durmuş Öztürk
Yılmaz Bakar
GülsenG.Kambur
Sefa Öztürk
Cemal Aydoğan
Kemal Günel
Hüsnü Öztürk
Durmuş Günel
Fatma Coşkun
Sizin Sayfanız

Sefa Öztürk


ANASAYFA

----------------------------------------------
23 Mart 2011
KIRINTININ KOCAKARILARI

Eskiden, muhteşem kocakarılar vardı Kırıntı'da
Kaynanalığın farşalık döneminde, hükmettiler Kırıntı'ya
Kraliçeler gibi, çıkardılar yaylaya
Şimdi gelinler farşa, kocakarılar döndü kuzuya.

Şıhlının anası, yaylanın paşasıydı Garagarı
Garibandı, sanki yaylamı gördü Sağırgarı
Evinin hem erkeği, hem kadınıydı Güldalı.
Abasın tuzlu suları burnundan getirdi, karısı Aslı.

Yüz on yaşına kadar yaşattık Gurukızı.
Pek farşa sayılmaz , Gıldanın Gızı.
Guzunun Zeynebi, keleğinden çok çekti sızı.
Zilif Hatunun aslı astarı, Yeniköy kızı.

Tuztaşından çıkmış Pata, adımını ata, ata.
Allah canını aldı ki, Gıranın ardına yata.
Süreksizin biriydi Pata, bacısı da Coruk Ağca.
Ben naklettim, söyleyen kardeşleri Salih Ağa.

Cürmü küçüktü, kavgası büyük Mollalinin İpeği.
Cürümsüz bir kocaya düşmüş , Garahalinin İpeği.
Culuk, culuk öter dururdu, Culuk Mehri.
Bunların yanında melek sayılır Sultanın İpeği.

İki dakkada bir bağırmasa olmaz sanki, Telli.
Elifin sesinden bütün Kırıntı illallah dedi.
İmatın sırtından, eksik olmazdı sepeti.
Bizlere gülmeyi öğretti, Çırağın Kıymeti.

Sabah Hatunun gargışından, Allah esirgeye.
Eli belinde, ağa gibi dolanırdı Nazile.
Damarlarında Pirdelli inadı, Hanife ile Hasibe.
Fikrinin karısının adını unuttuk, Şinikli diye diye.

Babasının ismiyle anıldı, Etemin Güssünü.
Nallı karıydı Gülizar, Kocakarıların en ünlüsü.
Kaynanasından aldı namını, Sarıkızın Güssünü.
Kışın bile soldurmadı gülünü, Sofugilden Yazgülü.

Deli Şükrünün çok kahrını çekti, karısı Dudu.
Tek bıyığın oğlunun koynunda, Bağdat uyurdu.
Dıvdılardan Döndü, Pervane gibi döner dururdu.
Hâlâ yaşıyor Zinnet, maşallah iyi durdu.

Toramanın karısı Esme, Celemenin Gızı.
Kürt Ahmedin karısı Fedime, Petinin Gızı.
Kalınkulağın gönül Sultanı, Anşagilin Sultanı.
Titremekten bitap düşerdi, Sarısakalın Elması.

2 / 7 / 2002
Sefa ÖZTÜRK

----------------------------------------------

23 Mart 2011
EĞRİ İLE GOLLİK

Dıldıramanın Memmedine;
Gollik derler Kırıntı'da.
Gollik, kısa demektir.
Cüce değildi elbette,
Ama kısa boyluydu, Memmed amca.
Sülalesi de Dıldıraman olunca,
Kırıntı'lı verdi ünvanı:
Dıldıramanın golliği!

Bal oğullarındandır Aziz Amca,
Alagiller soyundan.
İyi, akıllı adamdı da;
Biraz eğri dururdu,
yürürken yolda.
Belki, bu kadar kusur ;
..vardır kadı kızında da.
Ama alışılmış Kırıntı'da.
İlla olacak her yiğidin lakabı.
Aziz Amcaya düşen de;
"Eğri Aziz" lakabı.

Aziz ve Memmed amcalar,
...yaşca aynı ayardılar.
Çok takılırlardı birbirlerine.
Tatlı tatlı şakalaşırlardı.
Şahid oldum bir gün,
"Onların hoş sohbetine.
Bostanın kenarına,
..kazık çakarken memmed amca;
..usulca yanaşdı Aziz Amca.
Selam kelamdan sonra,
..başladı takılmalar.
- Ula Eziz :
Habu gazuğu çahdım emme,
.. acap nasıl oldu , bahsana.
Bahaneye bakıyordu, Aziz Amca.
..yapıştırdı lafı.
- Ula Memmed :
Gazuh eyi olmuş,
..has olmuş da !
Bulamadınmı uzununu.
Boyu fene GOLLİK.
Yedi taşı Memmed Amca.
Ama vermedi bozuntuya.
Doğruldu usulca, açıldı geriye.
Uzaktan baktı kazığa.

-I-ıh.
Yoh Eziz.
Boyu eyi.
Boyu eyide.
Duruşu bozuh.
Galibe birez EĞRİ !

25.5.1999
Sefa ÖZTÜRK

----------------------------------------------
23 Mart 2011
İKİ EREN

İki eren yaşar, Kırıntı Dağlarında.
Biri Abdal Dede, biri Burga Baba.
Birinin akar göz yaşı, Yıldız gölüne.
Birinin duman çöker, karlı başına.

İki eren yaşar, Kırıntı Dağlarında.
İkisinin de mekanı, yüce dağ başında.
Rüzgar semah eder, kar boran cem eyler.
İki eren aşkına dumanlı dağlarda.

İki eren yaşar, Kırıntı Dağlarında.
Biri nevruz olup, kokar yamaçlarda.
Biri göze olup, kaynar karlı dağlarda.
Biri abdal Dede, biri Burga Baba.

3 / 5 / 1999
Sefa ÖZTÜRK

-------------------------------------------

23 Mart 2011
25 MAYIS

Bugün mayısın yirmi beşi,
Köyde olmak vardı şimdi,
Solumak geciken baharı,
Görmek yaprak açtığını,
Bostanlarda kavakların,
...ve yeşerdiğini madımakların.

Köyde olmak vardı şimdi,
Közlemek, çaşur mantarını,
Yaşamak yeniden sabahları,
Çamlıkta yer yaran toplamayı.

Tam zamanı, açmıştır laleler,
Tomurcuk mudur tutuyalar,
Ve yazıda cennet çiçekleri,
Papatyalar kaplamış olmalı,
Züydün kaçağında kıraçları.

Köyde olmak vardı şimdi,
Seyretmek günbatımını Kandan,
Koklamak, yağmur sonu toprağı,
Ve içmek suyu kana, kana,
Gelincik Taşında, Belki Çaykara'da.

Köyde olmak vardı şimdi,
Ama mümkün değil bu,
Ne bugün, ne de yarın,
Çünkü ben, sabah sekizde,
Olmalıyım işimin başında,
Ve hasret yine kalacak yarınlara,
Ama bir gün mutlaka,
Göreceğim köyümün baharını.

25 / 5 /1999
Sefa ÖZTÜRK

----------------------------------------------

siirlerimiz-sefa_ozturk_.jpg


Sayfanın en altındaki ünlü "ANA'NIN MEKTUBU"nu okumayı unutmayınız.

----------------------------------------------
23 Mart 2011
KIRINTININ İHTİYARLARI

İnsan oğlu doğar, yaşar, şanslı ise geç ölür,
Her kula nasip olmaz, ihtiyarlık sonu ömür.
Kırıntının ihtiyarları sıralarını savıp öldüler,
Anıları kaldı, yaşadıkları çileli bir ömür.

Gollikle Fitilin babasıdır Dıldıraman.
Yedi yıl Mısırda esir yattı Toraman.
Yerler titrerdi yürürken Alaman.
Sofuoğullarındandır Salman ile Galman.

Noel Babaya benzerdi Tıngır Abas.
Fevzi ölünce kadınlar tuttu yas.
Ağırdı Hamza, zor alırdı nefes.
Dastargeyenin modası, kendine has.

Kemençe gıv demeden, dıvdıv eder Dıvdı,
Sakallı ile Sarıoğlanın babasıdır Kıltı.
Gahirin Alisi çalar her gırnatayı
Kahredip gitti Alişan, terketti Kırıntıyı.

Alim adamdı Baloğlu Molla Vahit.
Ata rakı içirmiş Esef, alem şahit.
Sofugilden Pamukbaş, gerçek mürşit.
Kasımla Aşurun menşei Kelkit

Karısı coruk olan elbette olur kopuk,
Coruk Ağcanın kocası Abdallıdan Kopuk.
Enişte kayın olurdu Gandazla Kopuk.
Mahmutcuklu Hacı Köyünden kopuk.

Pirdelli boyundan, Deveci soyundan Deli Baba,
Cemlerde asayişi temin ederdi Ali Baba.
Gavrazlı boyundan, Temür soyundan Murteza,
Horasandan sökün eyledi, Şıhlıdan Gülağa.

Diş Alinin abisiydi, Bityiyenin Ağabeyi,
Hem aksiydi hem komik Nasrettin Hoca misali.
Agu ile Yonuz, Kelkitlinin Derebeyleri.
Baloğullarından Eğri Aziz, Aliağagilin beyi

Dedeliğe fırsat bulamadı, Gogu ile Kesük,
Dehmen oğlu Veli Şıhın yüzünde nuru gördük.
Ataları Karstan gelen Deli İbrahimle Üsük,
Kırıntı’da ne erenler ne ulular gördük.

İzzet ile Bektaş Onbaşı, Etemin oğlu,
Salihle keleş onların amca oğlu.
Kırıntı’nın akıl defteri, Çilalinin Durmuşu,
Unutmak mümkün mü, Yakup Çavuşu.

Kırıntının alileri : Cinali, Cicimali, Çilali,
Sarıkızgildendi Cını, oğlu da Bozali.
Sarısakalın toprak yemekten kalmadı mecali.
Ne oldu acep öbür dünyada, Posbıyığın hali.

Kösdü gibi atar mıydı, Kösdü Hasan,
Abdallıdan Cingit Hasan, Sofugilden Kürt Hasan.
Yaşam bir yolculuk, Kırıntı oldu han,
Kalmadı ne Maciğe, ne Pirtoya bu cihan.

Büyük mani ustasıydı, Uruşanın Salihi,
Kazada öldü, yokmuş Garip Kamilin talihi.
Ne dervişler ne erenler gördü Kırıntı tarihi,
Öğrenmeli bütün bunları, zamane cahili.

5 / 7 / 2002
Sefa ÖZTÜRK

----------------------------------------------

23 Mart 2011
ÖĞRENCİSİNİ ARAYAN OKUL

Anadolu'nun ücra bir köyünde: Kırıntı'da
Öksüz bir okulum ben
Kapattılar kapılarımı öğrenime
Ne öğretmenim var, ne öğrencim.
Sıralarım bomboş, bahçem sessiz.
Tatil olur, bayram olur acır kalbim.
Dalgalanmaz gönderimde bayrağım.

Halbuki bir zamanlar,
...ne kadar mutluydum.
Öğrenci ile doluydu sıralarım
...ve kara tahtamın önünde öğretmenim.
Cıvıl cıvıldı teneffüslerde bahçem.

Belki de çoğunuz bilmez,
Anadolu'daki ilk okullardan biriyim ben.
Şu arkamda görünen Kırıntı köyüne,
...hatta uzun yıllar Yeniköye,
...ben öğrettim okuma yazmayı,
...hesap yapmayı
Kimi doktor oldu, kimi mühendis,
Dağıldılar ülkenin dört bir yanına,
...hatta dünyaya.
Kimi öğretmen oldu döndü yine bana.
Gün geldi yetmedi eski binam.
Yıkılıp yeniden yapıldım 62 de.

Çok sürmedi mutlu günlerim.
Kırıntılı terk etmeye başladı köyünü.
İş çok, para bolmuş büyük şehirlerde.
Her sonbahar okullar açılmadan önce,
...ayırıp çocuklarımı benden,
...göç edip gittiler şehrin varoşlarına,
...arkalarına bakmadan nankörce.
Yetmezmiş gibi birde, almancılar çıktı başıma.
Her yıl birileri gitti, boşaldı sıralarım.
Yavaş yavaş tükettiler beni.
Geldi sonunda kara haber Milli Eğitimden:
"Yeterli öğrenci kalmadığından,
...okulun kapatılmasına karar verildi."
Ve kilit vurdular kapıma.
O günden beri, yetim bir okulum ben.
Ne sevenim var ne soranım.
Dökülüyor her yanım, bahçem virane.

Son yıllarda acım bir başka.
Eski öğrencilerimi görüyorum ara sıra.
Kurulup son model arabalarına,
Geçiyorlar sağımdan solumdan.
Bilseniz ne güzel evler yaptılar.
Maşallah hepsi birer köşk gibi.
Eh ne diyelim, dahası da olsun.
Ne de olsa oturdular sırama.
Çocuklarım onlar benim.

Benim yüreğimi sızlatan,
... ben böyle öksüz, böyle harapken,
...onlar niye vefasız, niye bencil.
Niçin merhem olmazlar çatlak sıvama.
Bakmazlar bile penceremdeki kırık cama.
Çok şey istemiyorum ki ben.
Biraz saygı, sevgi ve vefa.
Sesleniyorum onlara:
Hani şu yaptığınız muhteşem evler var ya!
Onlardan artan malzeme ile onarın beni.
Zahmet edip benim için camcıya gitmeyin.
Kendinize alırken, bir tanede bana alın.
Kuruyup çatladı ahşaplarım, boya ister.
Azcıkta boya var mı, sizinkinden artandan.

Aslında pek umursamıyorum eskimeyi.
Ama, umudum var.
Kim bilir, belki bir gün; göçler döner tersine.
Tekrar kavuşurum öğrencilerime.
Hazırlıklı olmalıyım, o harika güne.

5 / 9 / 1999
Kırıntı Köyü İlkokulu adına:

Sefa ÖZTÜRK

Bu şiir Kırıntı Köyü İlkokulunu bitiren tüm vefasızlara ithaf edilmiştir.

----------------------------------------------

GICICIK

Gız gıcı sen ne güzelsin,
Ceylan gözlü bir meleksin,
Gönlümü çalan dilbersin,

Gız gıcı , gıcı güzel gıcı,
Kırıntının güzel kızı,
Güzellik otu yiyen gıcı.

Gız gıcı gıcı, hınzır gıcı,
Guru Derede bekle dersin,
Çaygara'ya tüyersin gıcı.

Gız gıcı sen ne güzelsin,
Kırıntı'da bir çiçeksin,
Tutuyamısın, gülmüsün,

Gız gıcı, gıcı allı gıcı,
Elleri gınalı gıcı,
Boyu bosu yosma gıcı,

Gız gıcı, gıcı nazlı gıcı,
Bekle beni der gelmezsin,
Hay garayola gelesin gıcı.

1998
Sefa ÖZTÜRK

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
23 Mart 2011
ANA'NIN MEKTUBU

7 / 1 / 1969
Gıymetli oğlum Ali;

Önce selam eder hasiretle gözlerinden öperim yavrum. Nasısın, eyi misin? Eyi ve sağ olmanı bizleri yaradan canabı mevladan dilerim. Sen de bizlerden soracah olursan, eyiyik. Yaramaz bir havadis yohdur. Şimdi burası gar, gış. Yapacah bi iş de yohdur. İş de malınan mulunan uğraşıp duruyruh. Mal dediğin de satı bir ineğinen bi de düyemiz var, fazlasına gücümüz yetmiy. Alafımız da şimdilik eyi, inşallah Allah kısmet ederse gışı çıharabüleciyk. Buraları bülüysün işde; gece gar yagıy, zabbanan galhıp kürüyrük. Bu yılda maşallah eyi gar yagıyr. Geceleri de hep gurtlar iniy köye. Gece gorhudan başımızı dışarı çıhardamıyrıh. Geçen günü bizim mehledeki gancıhlardan birini çığırda, çığırda götürüp yediler. İş de beyle oğlum, ha bu dağ başında galdıh yaloğuz. Gonu gomşu var emme, ananın babanın, oğul uşağın yerini dutar mı?

Öff..Gahpe felek öf. Ula Ali, ha bu ev hebeyle fağan, fağan edecek ev miydi? Gırıntı'nın an birinci reşberi biz değil miydik. İki çift öküzümüz, bi sürü mal davarımız varıdı. Camuşların yoğurdunu bıçah kesmezdi, kerpiç gibiydi. Ambara 150-200 god zahra atardih. Sora ne oldu? Hepsi korbuçuh oldu. Her biriz perek, perek olduz. Durmuşcuk muallim çıhdı çıhalı, köy köy dolaşıy.

Dursuncuh çekip getdi Alamanyı'ya, Yazın gelip bi ay durup gidiy. Garısını bülüysün, sanki bu köyden çıhmadı, elini sıcah sudan soğuh suya vurmuy. Mezirede mercümek gurududa gidip iki tutam yolmadı. İseynciği satı heç sorma gendüne heyri yoh. Goya İsdanbul'a getdi. Hesarüsdü'ne iki göz gecegondu yapdı. Garısı çalışmasa durumu per perişan. Ey gine gızlardan allah razı olsun. Esmecik geleninen gideninen almanyadan harşlıh gönderiy. Fedimecik, iki yahasını bir arıya getiremedi gadersiz yavrum. Gine heyleliynen bülmüykü neler ede.

Oğlum sen de galhdın İsdanbul'a getdin. Gidiyken, "Ana geri gelecem, ben köyden ayrılmam dediydin" Aha iki sene oluy, ne haber var, ne ücar. Bizi çoh marahda bırahıysın. Gelip gidenlere soruyrum. Milletin her biri bir laf diy. Goya sen bi tevür gızlarınan gezermişin. Oğlum bah, artuh everimlik oldun, şükür askerligiyn de yaptın. Gel seni ha bu köydeki gızlardan biriynen everek. İsdanbul'un gır garılarından bize heyr gelmez. Bizim gızların pohumu gohuy? Aha bizim Hüsnü'cüyn gızı Yetercik, bir içim su. Anası diyki "sizden eyisine mi vereciyk?" Fene zorlu gız. Eminecik de var. Biraz köle çehre emme, eşi menendi bulunmaz. Mehlede bi sürü gız var. Sen yeter ki haşu olsun de, aşgamınan isdiyek. Yavrum bizde elden ayahdan galdıh. Bi gaşuh su vermiyen gelini neydiym ben. Gine söyledim ya, aha Dursun'cuğun garısı. Eyle gelin olmaz olsun. Boyu gadar yere gaynıy, pösdelek. Alamanyadan bi gelişi var, töybe sanedersin ki pedişah gızı geliy. U anaynan u babanın gızı değil misin, ne gubarıysın. Eyle de dil gırıy ki, bizim gonuşuğumuzu da beğenmiy. Torpahlar başaan ola. U eyle ettikçe de baban huylanıy, Ölüm ölüm ölüy. Herifin öyünden galhmıy. İleri geri gonuşuy. Bizde gelin olduh. Ben irehmetlik Salif icime 23 sene gelinlik dutdum. Herifleri yedirmeden yemezdim. Ocahbaşında, anuh tavasının dibinde garnımı doyururdum. U gadar çocuh böğütdüm de, bidenesini gaynatamın yanında gucağıma almadım. Benim gaynanam farşa garıydı. Yer yatah yatırmazdı beni. Zabahlara gadar gapıda yatar, sergü beklerdim. Yatağıma ten inerdi. Benim ne aynımaz başım varımış ki, gaynanalar farşayken gelinidim; şimdi gelinler farşa ben gaynana oldum. Oğlum, uzun sözün gıssası, gara yağızın kösesi, gel sen ha bu gızların birini al. Seni ev barh eder, bizi de elin alemin içinde yüze çıhardırlar.

Oğlum başıyn ağrıddım. Sen neyidiysin, üç beş guruş gazanabüldün mü? Gendüğen eyi bah, telef olma. Hırtdiynden heç kısma. İrelki günü merekten saman alıyken, güzün alma gomdüydüm samana, elime geldi. Ahlıma sen geldin, elim dutupda yiyemedim, heyle gine gömerdinde yerdin, saru gine eşgi, eşgi. Hani çatahdaki armuddan kesdinde gayhı yapdıydin, asılı duruy bırahdığın gibince. Bahdımda ağladım. Andıra galsın ayruluh. Daha sobanın fırınına gardif goyupda yiyemedim, ahlıma hep siz geliysiz. Ana derdin, sac ketesi yapda yiyek. Fırında ehmek bişirdikiyn, ortasına tereyağ goyarda yerdin. Şimdi galdın gurbet ellerde, telefmisin, zerülmü bülemiyrim.
Bişe daha diyecem Ali. Emiyn garısı olacah gohmuş ileş uruya gelecek. Sahın hoşlama. Dil alıp dil verisen analıh südümü halal etmem. Ula u bize neler etti, sıraca yaralar göydelerine dağılsın da, teneşür tahtdalarına upuzun olsun. Bıldır cücük yüzünden birez uğraşdıydıh. Bizim iki cücük varıdı, fideliğine girmiş. Ula cücüğün yediğinden ne olacah. Başladı gargışa : ellere tellere galsın habu cücükler, termaşa galsın, gırgın gelsin. Ben de cüvap verdim birez uğraşdıydıh. Geçen günü de gelmiş bizim çöplüğe külünü töküy. U ne gız dedim niya külüyn buruya töküysün? Töybe dedi ne olmuş. Heyleliğinen birez çekişdik emme, birbirimize demediğimizi bırahmadık. Demiyemisin ki baban ağzına sıçıym. Vaya ahlım başımdan getti. U şimdi seğen yılışır, gızı da var ya. Vaaay, Allah yazdıysa bozsun, usatı çatlarım.

Oğlum seğen mektübünen barabar, iki çift yun çorabı, tifdik eldifan, bi gazak gönderiyrim. Esgük uruban ne varısa yaz da gönderek. İki dene gaymah, birez fırıcınan somun ehmeği de goydum, döl döşür ye.

Habu mehtübü Hasan icimin gelini Eminecik yazıy. Yarın İsdanbul'a gelecek deynlik oturmuya geldik. Diyrimki gözleriyn beğen ver Emine, hızanımı görecen. Unlarda fazla galmıycah, Allah izin verirse çabuh dönecekler. Unlarınan heyrli haberleriyn beklerim yavrum.

Oğlum dağlar daşlar gadar selam eder, hasiretle gözlerinden doya doya öperim. Baban da çoh, çoh selam eder gözlerinden öper. Canabı Allah seni ganatlarıyn altına alsın, garaburgaynan Hasan dervüş gıloğuzun olsun. Hasan İciminen Gülhanım bibim selam eder gözlerinden öper. Haşimdi haburda bulunan gonu gomşuların hepsi selam eder böykler gözlerinden, güçükler ellerinden öperler.

Hasretiyn çeken anan Gülbayaz

Oğul, yüce dağ başında,
Kar bölük, bölük,
Yavrusundan ayrılan ana,
Olur yaralı geyik.

Oğul iş de böyle, böyle,
Hal deli gönül,
Ayruluh acısından,
Ben oldum deli, gönül.

Alçahdan götürün benim salımı,
Görmüyenler görsün benim halımı,
Gurbet elde garib yavrum,
Turnalara sorsun benim halımı.

Gırıntı'nın başları, kar ile boran,
Garibim, yohdur halım soran,
Babanı sorarsan yavrum,
Dağ başına çökmüş duman.

-0-

Yukarıdaki mektup, 1969 yılında, Kırıntılı bir anne tarafından, İstanbul'daki oğluna gönderilmiştir. Ancak, isminin deşifre olmaması için mektuptaki bütün isimler tarafımdan değiştirilmiş ve ip uçları yok edilmiştir.

Mektubu derleyen:
Sefa ÖZTÜRK
8/1/2003
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

karadoruk-aa@hotmail.com