Önsöz
D.Kırıntılılar Birliği
Köy-Haberler-4
Köy-Haberler-3
Köy-Haberler-2
Köy-Haberler-1
Perhiz-Turşu
Halil
Köyde Huzur Evi
Ben mi Biz mi
Hey Gidi Günler
Kopuyoruz
Dışkı Kavgası
Sen Ne Dedin
Neden Köy
Duyarlı Olmak
İnsanlık
Kalk Artık
Kardan Mezar
Kayısımın Yavrusu
Örnek Olmak
Gizemli Yüz
Topal Avni
Fareli Ekmek
Ölüm Haberi

Kayısımın Yavrusu


ANASAYFA

bizimyazarlarimiz-aa_oykuler-gif.gif

bizimyazarlarimiz-aa_oykuler-baslik-incecubuk.jpg

"Mutluluğun en güzeli, başkalarıyla paylaşılandır."

"Varlığı sadece kendine düşünenler bizden değildir."

5 Mart 2007
BENİM KAYISIMIN YAVRUSU

-Kutlarım Turan'ığım, harika bir bahçe oluşturmuşsun.

-Ama çok uğraştım öğretmenim.

-Belli... Çevrenin özellikleri ortada; kıraç, kuru, verimsiz topraklar. Bir tek fidanın bile kendiliğinden yetişmediği belli. Çok emek harcandığı meydanda.

Turan, çok mutluydu. Yaşamının en büyük yapıtını, bahçesini gururla, kıvançla bana gezdiriyordu. Ben de mutluydum; öğretmen olarak çalıştığım köyün en güzel bahçesinde bulunuyordum.

İki dönüm kadardı bahçe; meyvelerin, sebzelerin pek çok türünü yeşertmişti kucağında. Kayısı, şeftali, kiraz, vişne, elma, armut, erik... Marul, maydanoz, soğan, patates, yer elması, tere, roka, hatta lahana yani kara pancar. Lahanayı gurbette çalışırken Karadenizli bir arkadaşından öğrenmiş; fidesini getirip ekmişti. Eşine lahana yemeğinin birkaç türünü öğretmişti.
Turan, şekerpare kayısıdan birkaç tane kopardı; kuyunun buz gibi suyunda yıkadıktan sonra bana uzattı. Gerçekten de şeker gibiydi kayısı; yemeye doyum olmuyordu.

Bahçe, dört bir yanından dikenli telle çevrilmişti. Teller o kadar sıktı ki içeri bir kedinin girmesi bile olanaksız gibiydi.
Turan, çiti göstererek:

-Bahçeyi koruyabilmek uğruna çok para harcadım öğretmenim, dedi.

Gülümseyerek:

-Ama değmiş doğrusu, dedim.

Tam o anda, Turan'n gözleri irileşti, kaşları çatıldı; koşarak bahçe kapısından çıktı.

Ne yapacağımı, nasıl davranacağımı şaşırmış, olduğum yer de kalakalmıştım. Turan, bahçeyi dışardan dolaşarak bulunduğum yere geldi. Şimdi aramızda dikenli teller vardı. Ben içeride, o dışarıdaydı. Buna hiçbir anlam verememiştim.Şaka yapıyor desem, Turan öyle biri değildi. Şaka değildi, oyun değildi; peki neydi?

Turan, birden eğilip öfkeyle yerdeki minicik bir kayısı fidanını kopardı. Koparmayla kalmadı, kaldırıp yere çaldı.

Neye uğradığımı şaşırmıştım. Neler oluyordu böyle? Ağaç sevdalısı bir insan nasıl olur da böylesine inanılmaz bir şey yapabilirdi?
Şaşkınlıkla:

-Turan, ne yaptın öyle? dedim. O fidana nasıl kıyabildin?

Turan, bir düşmanı yok etmiş olmanın zafer sarhoşluğuyla karşılık verdi:

-Görmüyor musun öğretmenim?

Şaşkınlığıma büyük bir merak eklendi:

-Neyi görmüyor muyum? diye sordum.

-Neyi olacak, fidanı!

Sitemli bir ses tonuyla söylendim:

-Görüyorum... Az önce canlı bir fidandı, ama...

Turan, gözlerinden kıvılcımlar saçarak:

-Aması ne öğretmenim! dedi bağırırcasına. Olayı anlamazdan mı geliyorsunuz? Söyler misiniz, fidanı kim dikmiş olabilir buraya?

-Sanırım kimse...

-Elbette kimse dikmedi. Benim kayısımın çekirdeğinden türeme bir fidandı; kayısımın yavrusuydu.

Şaşkınlığım dinmek bilmeyecekti anlaşılan:

-E, ne olmuş öyleyse? Ne güzel... Koparmasaydın fidan büyürdü, anası gibi tatlı tatlı kayısılar verirdi.

-Verirdi ama kime? Fırsat verseydim fidan, bahçemin sınırlarının dışında büyüyecekti. Köylüler gelip meyvelerini yiyecekti. Sınırımın dışında olduğu için kimseye bir şey diyemeyecektim. O zaman da kendi kendimi yiyip bitirecektim. İleride üzülmemek için şimdiden önlem aldım; kötü mü ettim yani?

Çok şaşkındım. Böylesine akıl almaz bir düşünceyle tartışacak gücü kendimde bulamadım; oradan kaçarcasına uzaklaştım.

Turan, arkamdan sesleniyordu:

-Öğretmenim nereye böyle? Bahçede gezdireceğim yerler vardı daha!
-0-

Ali Aydoğan

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Düşüncelerinizi yazmak için burayı TIKLAYINIZ ... aliaydoganaa@hotmail.com